Şubat ayında fuarda bir söyleşi gerçekleştirmiştik. Denizde kadın olmak başlıklı… Denizin cinsiyet ayrımı yapmadığını bilsek de teknede kadın olmanın bir söyleşi başlığı olması aslında bu alanda sıkıntı olduğunu gösteriyor. Bu sıkıntının rakamsal karşılığı bu ay dergiyi hazırlarken karşıma çıktı. Türkiye Yelken Federasyonu’na kayıtlı lisanslı yelken sporcusunun sadece yüzde 20’si kadınmış, bu rakamın da sadece yarısı 20 yaşın üstündeymiş. Yani önümüzdeki yıllarda da denizde kadın meselesini sıkça konuşacağız gibi duruyor. Bu veri önümüzdeki günlerde ilk kez düzenlenecek Deniz Kızı Ulusal Kadın Yelken Kupası’nın ana nedeni olmuş. Yelkene ilgi duyan kadın sayını artırmanın yolunun kadın takımlarının aynı güç dengesine sahip diğer kadın takımlarıyla yarışacak bir platform bulabilmesi olduğunu düşünen Diana Misim bu organizasyonun fikir annesi.
Misim bu konuda yalnız değil. Birçoğunuzun hatırlayacağı gibi 2006’da Türkiye’de ilk Uluslararası Kadınlar Yelken Kupası düzenlenmişti. Kadınlar Yelken Okulu’nun düzenlediği bu organizasyonun başında da Neslihan Karayel bulunuyor. Düzenledikleri yarışla her yıl farklı bir konuda farkındalık yaratmayı amaçlıyorlar. Geçen yıl kadına şiddet, bu yıl organ bağışı…
Aslında her iki organizasyonun da hedefi aynı: Kadın yelkenci ve denizci sayısını artırmak. Biz de bu girişimleri destekliyoruz. Ancak Türk insanın genel defosu bence bölünmek… Eğer bu iki grup birbiriyle sinerji yakalar ve güçlerini birleştirirse daha kısa sürede yol alır diye düşünüyorum… Bizde bu “kadın meselesi”ni daha az konuşur oluruz…
Bu arada, bu derginin yayın yönetmeni bir erkek olsaydı zaten konuşmuyor olurduk, o da ayrı mesele… Aşağıdaki editörün seçtiklerine de dikkatinizi çekerim…
İyi okumalar…
Selcen Tanınmış
selcen@motorboatdergi.com