Son yılların popüler deyişi “konfor alanınızdan çıkın” olabilir mi sizce de? Çocuk yetiştirmeden iş yönetimine, kişisel gelişimden ruhsal dönüşüme kadar sık sık karşılaştığımız bir cümle bu. Aslında ilk çıkışı yazar Judith Bardwick tarafından 1991’deki modellemeyle oldu. Bu model kişinin kendini iyi hissettiği, sürprizlerin olmadığı ve kontrol edebildiği konfor alanıyla başlıyor. Bu alanın bir dışındaki çember ise korku alanı- ki işte o alan nedeniyle büyük bir çoğunluk konfor alanından çıkmak istemiyor. Ancak bu alanı geçebilen kişi öğrenme ve büyüme alanına ulaşıyor.
Aslında büyük bir çoğunluğumuz konfor alanlarımıza sıkı sıkı sarılıyoruz. Çünkü alışkanlıkları değiştirmek, sürprizlere açık olmak, anı yaşamak kulağa hoş gelse de oldukça ürkütücü olabiliyor.
Bu sayıyı hazırlarken, henüz 16 yaşındayken dünya turu yapan Jessica Watson’ın öyküsü bana bu konfor alanı modelini hatırlattı. Filmi geçen ay kızımla birlikte izledim. Jessica’nın küçücük yaşta kafasına koyduğunu yapmasına hayran olsam da, samimi olarak söylemeliyim ki kızım aynı istekle gelse ona izin vermekte zorlanırdım. “Hayır” derdim demiyorum çünkü gelişim için o korku alanını atlamak gerektiğini biliyorum.
Yıllardır konuştuğumuz sabit konular var. Yelkenciliğin gelişmesi, sporcu yetiştirmek, denizcilik kültürünün yaygınlaşması… Yıllar geçiyor ama aynı yerde duruyoruz. Belki de bizim millet olarak konfor alanlarımız çok geniş… Sporcularımız yeni şeyler denemekten korkuyor, şirketler, üreticiler sıradışı tasarımlarla karşımıza çıkamıyor, yelken takımları aynı teknelerle (Bu konuda da Sevgili Haluk Babacan’ın yazısına göz atmanızı isterim) aynı rotadaki yarışlara katılıp duruyor. Konfor alanlarımız genişliyor ama kimse dışına çıkmaya cesaret edemiyor…
Ülkece adım atmaktan korkmadığımız, yeniye açık olduğumuz sürprizli günlerimizin olmasını dilerim…
İyi okumalar, iyi seyirler.