Ona aşık oldum
Arkın Pruva Yachts’ın Tempus Class serisinin ilk teknesi Tempus Fugit St. Tropez yarışlarının ardından okyanusu aşıp 19-22 Mart’ta Virgin Gorda’daki Loro Piana Caribbean Superyacht Regatta’ya katılıp üçüncü oldu. Arkın Group Yönetim Kurulu Başkanı Erbil Arkın bu yolculuğun tamamında onunlaydı.
Röportaj: Çağla Öztek
J Class herhalde denizlerin en gönülçelen sınıfı. En azından, denize atıldığı 2013 yazından itibaren ünü hızla okyanusları aşan Tempus Fugit tam öyle bir tekne. St Tropez yarışlarının ardından Virgin Gorda’ya yelken açan tekne, 19-22 Mart tarihlerinde Loro Piana Caribbean Superyacht Regatta’da yarıştı ve üçüncü oldu; 17-22 Nisan’da da Antigua’da boy gösteriyor. Her gittiği yerde hayranlık ve saygı uyandırıyor. Tempus Fugit’i yolculuğu sırasında hiç yalnız bırakmayan biri var: Arkın Group Yönetim Kurulu Başkanı Erbil Arkın. Kıbrıslı işadamı ve yatırımcı, Arkın Pruva Yachts’ın Antalya Serbest Bölge’deki tersanelerinde üretilen, Rob Humphreys tasarımı Tempus serisinin bu ilk teknesine belli ki gönlünü kaptırmış. Sadece sanat ve tasarım birikimi ve tutkusu da değil onu Tempus Fugit’e bağlayan. Yine kendi üretimi Daima adlı teknesiyle nice kupalara uzanmış bir yarışçı ya da akıllı bir işadamı Erbil Arkın gözüyle bakınca da değeri büyük.
Yarış serüvenini kısaca anlatabilir misiniz?
Arkın Pruva’nın Tempus Class serisini tanıtmak üzere bir show boat olarak Ağustos 2013’te suya indi. İner inmez de Eylül ayında önce Panerai yarışları kapsamında Cannes’da klasik yat yarışlarına ve hemen arkasından beşinci gelerek bitirdiği Les Voiles St. Tropez yarışlarına katıldı. Tempus’un klasik yat meraklıları tarafından en çok görüleceği ortamlarda bulunmasını istedik. Teknenin güzelliği ve kalitesinin yanı sıra performansını göstermenin en ikna edici yolu onu yarışlara sokmaktı. Bu düşünceden yola çıkarak oluşturduğumuz strateji, fuarlarda tekneyi sergilemek yerine yarışlara sokarak alıcı kitlesine teknenin bütün potansiyelini bir paket olarak göstermekti. Bu konuda çok başarılı olduğumuzu bugün çok net görebiliyorum.
Virgin Gorda’ya gidişiniz nasıl oldu?
Avrupa’da sezon sona erince tekneyi Karayipler’de ve ABD’nin doğu kıyılarında tanıtmak üzere planlama yapmıştık. Loro Piana yarışlarına katılmakla tanıtımın Amerika bacağına başlamış olduk. Elbette bu strateji tercihinde benim yarışlardan aldığım keyif ve Humphreys ekibinin tecrübesine duyduğum güven de rol oynadı. Loro Piana yarışlarının Sardunya ayağına kendi teknem Daima ile Haziran 2013’te katılmıştım. Daima şahane bir teknedir ama o yarışa katılacak bir teknenin daha farklı özellikleri olması gerektiğini yaşayarak öğrendim. Yoksa Daima’nın üç defa Bodrum Cup birinciliğini alması asla tesadüf değildi. Cannes ve St. Tropez’de profesyoneller ve tecrübeli gönüllülerden oluşan bir ekiple yarışmıştık. Virgin Gorda’da da benzer bir ekip kurduk. Rob Humphreys taktisyen olarak, oğlu ve bir elemanları gönüllüler kategorisinden, Ben Vines, Andy Green gibi profesyoneller ve bize destek vermek üzere gelen tedarikçilerimizin bazılarıyla çok iyi bir yarış çıkarttık.
Üç gün süren yarışın sonunda Class C’de Tempus Fugit üçüncü oldu. Bu üç günde neler yaşandı?
Asıl yarışın başladığı günden önceki gün deneme yarışlarında grubumuzda ikinci olduk. Yarışın ilk günü de birincilikle tamamlayınca müthiş motive olduk. Düşünün, orada bulunan her biri milyonlarca dolar değerinde tekne sahipleri yarışlardan sonra gelip bizi kutluyor ve tekneyi yakından görmek istiyorlardı. Tempus zarif çizgileri, simsiyah karbon direği, vernikli bordası ve ahşap dokusuyla dikkat çeken, her yanaştığımız limanda insanlarda dokunma isteği yaratan bir güzellik. Bu kadar ilgi göreceğimizi aslında tahmin etmiyorduk. Görünüşüne gösterilen ilgi performansla perçinlenince bu ilgi kat be kat arttı. Yarışın ikinci gününde dördüncü olduk ve üçüncü gününde de üçüncü olunca ortalama üçüncülük getirdi.
TEMPUS FUGIT İLE GURUR DUYDUM
Tempus Fugit sizin için ne ifade ediyor? Humphreys tasarımı bu zarif teknenin diğer tekneler arasındaki duruşu size ne hissettirdi?
Teknenin Youtube’da yarışlarda çekilmiş bir videosu var. Mutlaka izlemenizi öneririm. Yarışırken üzerinde olmak, o adrenalini iliklerinize kadar hissetmek ayrı bir heyecan. Unutmamalı ki Tempus 27,4 metre uzunluğuyla oradaki en küçüklerdendi. 50-60 metrelik muhteşem yelkenlilerin arasında bu kadar ilgi görmesi bizi çok mutlu etti. Karada veya seyir halinde insanların iltifatlarını, beğeni dolu sözlerini işitmek ve sizi hiç tanımayan insanların veya uzun süredir yelkencilik camiasında olanların tasarım ve üretim hakkındaki övgülerini duymak, beni yaptığımız işle gurur duymanın ötesine taşıyor.
Rob Humphreys ile geliştirdiğimiz Tempus Class projesinin ilk ürünü olan Tempus Fugit’in tersane olarak bizi uluslararası platformda bambaşka bir noktaya taşıyor. Tempus tersanenin tanıtımı için üretilen bir tekneydi ve uzun süre kendisiyle haşır neşir olmak istemedim. St. Tropez yarışları, okyanusu geçmek, Loro Piana derken bir de baktım ki tekneye aşığım. İnsan aşık olduğunda hem övünür, hem kıskanır, herkese ondan bahsetmek ister, bir de herkes sevdiğini beğensin ister ya, benzeri bir ruh hali içindeyim. O nereye giderse ben de gitmek istiyorum. 15 günde okyanusu onunla geçtim, hemen arkasından Virgin Gorda’da yarıştık, 17-22 Nisan’da Antigua yarışları var. Gün sayıyorum.
Siz ne kadar zamandır yarışıyorsunuz? Ve neden bu yarışa katıldınız?
2010’da Daima ile ilk sezonumuzu geçirirken Bodrum Cup’a katılmak beni yarış konusunda heveslendirdi. Orada üç defa birinci gelip kupayı sonsuza kadar evimize getirdiğimizde bunun son olmayacağını biliyordum. Tempus’un pazarlama stratejisi gereği uluslararası platformda kendini en iyi gösterebileceği mecraysa katıldığımız prestijli yarışlar ve benzerleri olunca benim hevesim ve tanıtım faaliyetleri aynı noktada kesişmiş oldu. Bu tarz önemli yarışlara katılmaya devam edeceğim.
Bir denizci ve üretici olarak yaşadığınız okyanus deneyimi neyi değiştirdi?
Tempus, regatta için bir şekilde okyanusu geçecekti. Bu gemiyle de olabilirdi, seyirle de. Ben her insanın hayatta hedefleri olması gerektiğine inanırım. Hedefler hayatı yaşamaya değer kılar. İmkânları çok kısıtlı bir ailede büyüdüm ve kendime koyduğum hedefleri gerçekleştirerek bugünlere geldim. İş hayatımda girişimci olarak yer aldığım projeleri hayata geçirirken mükemmelliği ve estetiği yakalamaya çalıştım. Güzel Sanatlar mezunuyum. Her işe ister istemez bu gözlükle bakıyorum. Tekneler benim için denizde süzülen birer sanat eseri. Yelkenlilerse denizdeki estetiğin zirvesi. Rob Humphreys ile Tempus Class projesine başlarken bu düşüncelerle Tempus Fugit’i yaptık. Okyanusu yelkenliyle geçmek benim hayatta yapılması gerekenler listemdeydi. Fakat bunu ne zaman, nasıl gerçekleştireceğime karar vermemiştim. Fransa’daki yarışları tamamladıktan sonra, tamam dedim ben bu işi Tempus ile yaparım. Dördü kaptan, toplam altı kişi yola çıktık ve aralarında okyanusu defalarca geçmiş olanlar vardı. Ben ve bir kaptan arkadaşım ilk defa geçtik. Kişisel olarak okyanusu ilk defa geçen Kıbrıslı bir Türk olmanın tabii ki ayrı bir önemi oldu. Biz bir ada ülkesiyiz ama denizle bağlarımız biraz zayıf. 160 mil ötedeki Antalya’ya gitmek bir macera addedilirken artık hedefimizi büyütmemiz gerektiğine inanıyorum. Ben yolu açtım umarım Kıbrıs adına bu işi çok daha ileriye götürenler olur.
Okyanusta neler yaşadınız?
15 gün 11 saatte okyanusu geçtik. İlk günlerde zamanın pek farkına varmıyorsunuz. Hiç kara görmemek, sonsuz bir mavilik veya simsiyah bir gökyüzünde dalgalarla boğuşarak yol almak, günlük rutinde üç saatlik dümen nöbetleri, yemek, bulaşık nöbetleri ve vücudun fiziksel olarak 7/24, 9,5 -10 mil hızda sallantı ve harekete adapte olması derken zaman kavramını yitiriyorsunuz. Ta ki yolculuğun ilk yarısını tamamlanıncaya kadar. O andan itibaren gün saymaya başlıyorsunuz. Biz de öyle yaptık, yolun yarısını tamamlayışımızı kutladık. Varmadan önceki son saatlerde de karayı aramaya başlıyorsunuz. İlk karayı gören İngiliz kaptan arkadaşımıza hepimiz içki ısmarladık. Okyanusu geçmek benim için üniversiteden diploma almak gibi bir heyecandı; ya da pilotluk lisansımı alırken ilk uçuşa yalnız çıkmak gibi bir şey… Şimdi yeni bir hedef koydum kendime. Yelkenliyle Kuzey Kutup dairesini geçip, kuzey ışıklarını (aurora borealis) seyretmek istiyorum.
ESTETİK, PERFORMANS, VE KALİTENİN ÜRÜNÜ; TEMPUS FUGIT
Arkın Pruva Yachts Tempus Class projesinin temellerini ne zaman attı? Bir teknenin tasarım ve üretim aşamalarında temel aldığınız deneyim, ilke ve anlayış nedir?
Tempus Class projesi 2010 yılında J-Class teknelere olan hayranlığımı bugünkü modern dünya koşularına adapte etme isteğiyle başladı. O günden bu yana projenin pek çok temel taşını yerine oturttuk ve Tempus Fugit’in yapımıyla da iddiamızı ispat etmiş olduk. Rob Humphreys’in tasarımcı olarak tartışılmaz ismiyle Ağustos 2013’te denize inen Tempus Fugit, tersane olarak da neler yapabileceğimizin bir göstergesi oldu. Doğaldır ki bundan sonraki teknelerde hep bir öncekinden iyisini yapmaya çalışacağız.
Tersanede üretilen tüm tekneler için geçerli ilkeler estetik, performans ve kalite anlayışı. Sadece Tempus serisi değil, hepsi için aynı ilkeler geçerlidir. Örneğin kendi teknem Daima’da da tüm bu ilkelerin aynı anda uygulandığını görebilirsiniz. Daima bir gulet olarak çok estetiktir, performansını Bodrum Cup yarışlarını üç kez açık arayla kazanarak ispat etmiştir ve gerek arması gerekse iç mimarisiyle üstün bir kalite anlayışının eseridir.
Arkın Pruva Yacht’ın yeni projeleri, gelecek için projeksiyonları nelerdir?
Diğer sektörlerdeki iş anlayışımla Arkın Pruva’nınki aynı: Bulunduğum sektörde en estetik ve en kaliteli işleri yapmak. Arkın Pruva ve Humphreys Yacht Design işbirliğinde tersanenin amiral gemisi olan Tempus Class serisini üretmeye devam edeceğiz. Tempus Fugit’in başarılı performanslarından sonra doğal olarak bu seriye gösterilen ilgi arttı. Şu anda 175” ve 105” olmak üzere 2 tekne için görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Bunun yanı sıra özel üretim tekneler ve refite gelen tekneler oluyor. Onları da aynı hassasiyetle ele alıyoruz. Amacımız kısa sürede çok tekne üretmek değil, en kaliteli tekneleri müşterinin isteğine doğrultusunda şekillendirmek. MBY