BAE’nin Dubai kentindeki Sail GP’nin altıncı ayağı yelken yarışlarında ender bir olaya sahne oldu ve üç tekne son şamandırayı aynı anda dönerken regatta sonucu hakem kararına kaldı.
YAZI: Baran Atasoy – FOTOĞRAFLAR: Sail GP arşivi
Sail GP için aralık ayı ortasında Dubai’ye giden 10 takımı dalgasız ve saatte 10 mil civarı esen hafif rüzgâr şartları karşıladı. Son yıllarda ekiplerde görmeye aşina olduğumuz uçuş kontrolcüleri için son derece elverişli olan bu şartlar sayesinde 30 mile yaklaşan tekne süratleri kaydedildi. Serinin son üç senesinde üst üste şampiyon olan Avustralya ekibinin dümencisi Tom Slingsby, çocuğunun doğumu nedeniyle takımda yer alamazken onun yerine Amerika ekibinin el değiştirmesi sonucunda takımdan ayrılan Avustralyalı James Spithill görev yaptı ve bu regattadan sonra da Sail GP’ye veda ettiğini duyurdu.
Takımlarla ilgili son değişikliklere geçmeden önce bilindiği üzere Sail GP’nin ortaya çıkması aslında 2017 yılında düzenlenen America’s Cup nedeniyle olmuştu. Yazılım devi Oracle’nin sahibi Larry Ellison, uzun yıllardır yarış yelkenciliğine yaptığı yatırımlarla ön plana çıkmış bir isimdi. 2017 yılında America’s Cup için 100 milyonlarca dolar harcamışken bu kupayı dört yıl yerine iki yılda bir düzenlenen ve o dönemde AC50 olarak bilinen kanat yelkenli ve su kanadı (foil) kullanan katamaran yelkenlilerle gerçekleşecek bir organizasyon haline getirmek için kolları sıvamıştı.
Hatta o dönemde biri hariç kupaya katılan bütün takımlarla bir protokol imzalanmıştı. Ne var ki bu protokole imza atmayan tek takım olan Yeni Zelandalı Team New Zealand kupayı ezici bir üstünlükle kazandıktan sonra bir sonraki kupada kullanılacak yelkenli modelini değiştirmiş ve su kanadı kullanan tek gövdeli tasarıma geçme kararı almıştı. Bu karar hiç şüphesiz Larry Ellison için 100 milyonlarca dolarlık yatırımın çöpe atılması anlamına geliyordu.
SAIL GP’NİN ORTAYA ÇIKIŞI
Gelmiş geçmiş en önemli yarış yelkencilerinden biri olan Sör Russell Coutts ile beraber yeni bir yarış serisi ortaya çıkarmaya karar veren Ellison, yelkenciliğin büyük ödülü anlamına gelen Sail Grand Prix yarışlarını 2018 yılında hayata geçirmişti. America’s Cup’tan farklı olarak hepsi birbirinin tıpatıp aynısı olacak şekilde ve yeni nesil su kanatlarıyla modifiye edilen AC50 tipi katamaranlar, F50 adını almış ve tek tip (one design) bir sınıf haline getirilmişti. Yarış formatı da iki gün boyunca toplam beş adet filo yarışı yapıldıktan sonra ilk iki sırayı alan ekiplerin birbirleri arasında yapacakları eşleşme yarışı (match race) olarak başlamış, ancak daha sonra ilk üç sırayı alan ekiplerin kendi aralarında yapacakları filo yarışına çevrilmişti.
Seri hayata geçtiği zaman ilk üç yıl boyunca tüm takımların ve organizasyonun maliyetini kendi cebinden karşılayan Larry Ellison, zaman içerisinde seriye olan ilgi arttıkça ekiplerin kendi sponsorlarını bulmasını amaçlıyordu. Nitekim bunlardan ilki geçtiğimiz aylarda gerçekleşti ve Sail GP’deki Amerikan takımı, aktris Issa Rae ve profesyonel Amerikan futbolu oyuncusu Dallas Turner’in başını çektiği bir yatırımcı grubu tarafından satın alındı. Öte yandan havayolu şirketi Emirates ile üç yıllık bir sponsorluk anlaşması yapan Britanya ekibinin hem dümencisi hem de CEO’su Ben Ainslie, 40 milyon Dolara takımı Larry Ellison’dan satın aldı.
Bu vesileyle hatırlatmak gerekirse, uzun vadede yıllık 20 regattayı hedefleyen Sail GP’de yeni bir takım olarak seriye girmenin maliyeti 20 milyon Dolar, yıllık işletme masraflarıysa 5 milyon Dolar civarında. Şu andaki kurallara göre her regattanın ilk üç sırasını alan ekibe sırasıyla 150, 90 ve 60 bin Dolar ödül veriliyor. Sezon sonundaki final yarışının ödülüyse 1 milyon Dolar. Anlaşılacağı üzere bütün bu ödülleri kazanmak bile takımın bir yıllık maliyetini karşılayamıyor. Diğer taraftan günümüzde dünya gündemindeki önemli konulardan biri olan “sürdürülebilirlik” ile ilgili önemli adımlar atan Sail GP, regatta öncesi sahilde temizlik yapma gibi göstermelik gayretler haricinde birtakım uygulamalar başlatmıştı. Bu çabaları bir adım daha ileri götüren yönetim, yarış köyüne kurduğu güneş panelleriyle regattanın bütün elektrik harcamasının yüzde 70’ini güneş enerjisiyle, kalan yüzde 30’unu da biyoyakıt kullanarak karşılamaya başladı.
Tom Slingsby’nin yokluğunda sadece bu regatta için Avustralya ekibinin dümenine geçen James Spithill, bundan sonra bütün zamanını 37. America’s Cup’ta yarışacak İtalyan ekibi için harcayacağını ve o kupadan sonra da tamamen emekli olacağını duyurdu. İki kez America’s Cup kazanmış ve rakiplerine karşı yaptığı agresif manevralardan ötürü “pittbull” lakabıyla anılan başarılı yelkenci, son dönemde eski performansından uzak bir görüntü sergiliyordu. Onun yerine Amerika ekibinin dümenine geçen Taylor Canfield ise özellikle tek gövdelilerde iyi bir eşleşme yarışçısı (match race) olmasına rağmen çok gövdeli teknelerde daha az tecrübe sahibi bir isim.
REGATTA’DA DÖRDÜNCÜ RANDEVU
Yarışların ilk gününde Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada ön plana çıkarken gün sonuna doğru yavaşlayan rüzgâr sürati nedeniyle teknede yarışacak ekip sayısında kısıntıya gidildi. Bu devasa yarış makinelerinin sadece dört kişi tarafından idare edildiğini görmek oldukça heyecan verici. Tabii bunun yanında düşük rüzgâr sürati nedeniyle su kanatları üzerinde geçirilen süre azaldı ve ekiplerin çoğu manevra sayısını azaltarak görece kısa bir rota tutturmaya çalıştı. Zira seyir süratleri 30 mil civarında da olsa her tramolada oldukça yavaşlıyorlar ve altı saniye civarında bir kayıpları oluyor.
İkinci gün rüzgârın daha da azalması nedeniyle ekipler her zaman kullandıkları 24 metrelik kanat yelken yerine 29 metrelik olanını tercih ettiler. Start hattında yer kapma savaşı nedeniyle diğer teknelere yol vermeyen Almanya ve Britanya ekibi “siyah bayrak “ uygulaması nedeniyle diskalifiye olurken beş yarışlık filo yarışlarını ilk üç sırada tamamlayan Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada final yarışına katılmaya hak kazandı.
Rüzgârın iyice hafiflediği final yarışı ilginç bir olaya sahne oldu. Kısaltılan rota neticesinde son şamandıra dönüşüne aynı anda gelen üç tekne belki de yelken yarışları tarihinde ender görülecek bir olaya imza attı. Finiş hattını ilk sırada geçmesine rağmen yol vermediği için ceza alan Kanada ancak üçüncü sırayı alırken, sadece birkaç metre farkıyla pruvası önde olan Yeni Zelanda birinci, Avustralya ekibi ise ikinci oldu. Peter Burling ve Blair Tuke eş başkanlığında yarışan “Kiwi” lakaplı Yeni Zelandalılar uzun bir aradan sonra podyumda ilk sırayı almayı başardılar. Tecrübeli yelkenci Paul Campbell James’i anayelken kanat trimcisi olarak takıma dahil eden Kiwiler, görünüşe göre iyi bir enerji yakalamış durumdalar. Tom Slingsby’nin bir sonraki regattada Avustralya takımının dümenine geçmesi bekleniyor. Bakalım onun gelişinden sonra Avustralya yine yarışları domine etmeye başlayabilecek mi?
SON YILLARDAKİ DEĞİŞİM
Yarışlarda yer alan ekiplerdeki kadın-erkek sayısını eşitlemeyi ana hedef haline koyan Sail GP, yavaş yavaş bunun altyapısını da kurmaya başladı. Her ekipte zorunlu olarak yer alması gereken bir kadın yelkenci kuralının yanı sıra bu regattaya özel olmak üzere tüm takımlardaki kadın yelkenciler İsviçre ekibinin kendilerine tahsis ettiği F50 ile bir antrenman seyri gerçekleştirdiler. Önümüzdeki yıllarda en azından bir ya da birkaç ekipte kadın dümenci görmemiz artık sürpriz olmamalı.
Sail GP, son yıllarda yaptığı atılımlarla ve artan izleyici kitlesiyle yelkenciliğin Formula-1’i olmak yolunda önemli bir mesafe kat etmiş durumda, zira America’s Cup gibi organizasyonların dört yılda bir yapıldığı göz önüne alınırsa yarış yelkenciliğinin amiral gemisinin bundan böyle Sail GP olacağını söylemek pek de kehanet sayılmaz. Sail GP’nin başardığı önemli işlerden biri de seyirci deneyimini bir üst noktaya taşıması oldu. Önceki yıllarda kimsenin göremediği kadar uzakta yapılan yarışlar, özellikle 2000’li yıllarla beraber stadyum yelkenciliği kavramının ortaya çıkmasıyla değişmeye başlamıştı. Artık parkurların sahile yakın yerlere kurulmasının yanı sıra yarışların helikopter ve drone gibi birçok farklı açılardan çekilen görüntüleri dev ekranlara yansıtılıyor hatta Youtube’dan canlı yayınlanıyor. Cep telefonuna indirilen uygulamalar aracılığıyla tekne hızları, şamandıraya ne kadar mesafe kaldığı ve hangi ekibin kaç tane kavança attığı gibi bilgiler anında izleyicilere ulaştırılıyor. Teknede yarışan ekip üyelerinin birbiri arasındaki konuşmalar canlı olarak dinlenebiliyor ve görüntüler üzerine bindirilen bilgisayar grafikleriyle de aslında karmaşık gibi gözüken yarışların hiç yelkencilik bilgisi olmayan insanlar tarafından da kolayca anlaşılabilmesi sağlanıyor.
Sail GP’nin ilk sezonu beş regatta ve altı takımla başlamıştı, ikinci sezona Covid-19 nedeniyle ara verilmiş, Nisan 2021’den itibaren devam edilmişti. İlk üç sezon Tom Slingsby liderliğindeki Avustralya ekibinin şampiyonluğuyla sonlanırken şu anda devam dördüncü sezonda da Avusturalya ekibi, Danimarka ve Yeni Zelanda’nın önünde liderliğini sürdürüyor. Üstelik takım sayısı 10’a, regatta sayısı da 13’e çıkmış durumda.