Eti Yelken: Denizcilik DNA’larında var

Eti Yelken: Denizcilik DNA’larında var

Parkurların gediklisi Eti Yelken Takımı, 40’ın üzerindeki kupasını tesadüfen gelen başarılara değil; kurum DNA’sına işleyen denizciliğine borçlu.

YAZI ve FOTOĞRAFLAR: Osman Uğur

2019 yılında temelleri atılan Eti Yelken, IRC4 sınıfında başladığı iddiasına önce IRC3, bu yıl ise IRC2 kategorisinde devam ediyor. Her sezon kupalarıyla podyumların aranan takımlarından biri haline gelen Eti Yelken başarısını tekne üzerindeki profesyonel ekibi haricinde 200’den fazla kurum çalışanının kanına işleyen denizcilik anlayışına borçlu.

Bugüne dek 40’ın üzerinde kupa kazanan takımın kurucusu ise çocukluğunu Tuzla’da denizle iç içe geçiren Hakan Polatoğlu. Eti Yelken’in iddiasını, mavi sulara tutkusunu kurumsal bir anlayışa dönüştüren Eti Gıda A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Polatoğlu’ndan dinledik.

Eti Gıda A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Topaloğlu
Eti Gıda A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Polatoğlu

TUZLA’DA GEÇEN ÇOCUKLUKTAN PROFESYONELLİĞE

Hakan Polatoğlu’nun denizle ilişkisi, babasının balıkçılık merakıyla başlamış. “Denizin kucaklayıcı sevecenliğini, bereketini ve hırçınlığını gördüm ve onu anlamak için çaba sarfettim” diyor. 1969-1983 yılları arasında her yazını Tuzla’da geçiren Polatoğlu, o günlerin denizlerini de özlemle anlatıyor. Babasıyla sandalla denize çıktığı günlerde önceleri ona yardım ederken zamanla kendisine ait bir oltası olmasıyla içindeki deniz tutkusu da kendisiyle birlikte büyüyor. Olta açıp toplamasını, çapariz olduğunda çözmesini, martı tüyünden çapari yapmasını, dip balığı veya gezgin balıklara yönelik olta yapımını öğreniyor. “Elimde oltam, kafamda kırmızı şapkamla Tuzla Tahaffuzhanesi’nin önündeki kayaların üzerinden saatlerce balık tutardım” diyor. O günün Tuzlasında balık da bol. Çırçır, lapin, kaya balığı, sümüklü, ispari… “Sümüklü gelince keyfim kaçardı, çırçır bütün yemlerimi bitirirdi, kaya balığını tutmuş olmak için tutardık, iri ispari olursa eve götürülür, kılçıklı olmasına rağmen yenirdi” diyerek anlatıyor.

Balığa meraklı arkadaş grubuyla Tuzla, Bayramoğlu, Darıca, Fener adası, Madamın adası, Tuz Burnu, Eşek adası arasını artık ezbere bilen bir ekip oluyorlar. Nerede iyi midye olur; izmarit, eşkina, karagöz yuvaları nerededir, hepsini öğreniyor, trakonyadan, mor denizanasından, pavuryasından nasibini alıyor… Gündüzler yetmeyince geceleri sahilden çarpmayla tekir ve barbun avına çıkıyor, ışık alan yerlerden sıyırtmayla gümüş ve istavrit tutuyor. O günlerde tüple dalış imkanları olmadığından şnorkelle diplere dalıyor, zıpkınla kefale pusu kuruyor.

Kuşkusuz herkesin hayatında çocukluk hatıralarının ayrı bir yeri var. Polatoğlu, o günlerin denizini anlatırken hüzünle karışık “Bugünle en temel farkı, denizin temizliği ve canlı çeşitliliğiydi” diyor. Kıyıdan şnorkelle denize girdiğinde gördüğü eşsiz Marmara canlılarını, binbir çeşit deniz kabuklusunu, deniz atı, karides, yengeç çeşitlerini dün gibi hatırlıyor. “O güzelim hayvanların çekip gitmiş olmalarına çok üzülürüm. Bir de tabii ki denizdeki arkadaşlarım, dostlarım. Beraber adada sabahlamalarımız, sac üstünde midye ziyafetleri, ekmek arası yosuna talim etmek zorunda kalmalarımız, mahalleyi besleyecek kadar balıkla kıyıya dönmeler, meraklanan annelerimizin yüzleri…”

Kenan Alkan, Sevgi Eğilmezbaş, Hakan Polatoğlu, Didem Ansel, Sinan Sümer, Mertol Kurtoğlu. (Soldan sağa)
Kenan Alkan, Sevgi Eğilmezbaş, Hakan Polatoğlu, Didem Ansel, Sinan Sümer, Mertol Kurtoğlu. (Soldan sağa)

BU RUH HALİNİ YAŞAYAN VAZGEÇMEYİ DÜŞÜNMEZ

Böylesine bir deniz tutkusu kolay kolay geçmiyor elbette ama form değiştiriyor. O zamanlar prensipte yarışlara, deniz üzerinde aceleyle yapılan her tür aksiyona karşı olduğunu, denize kafa tutmayı sevmediğini söylüyor. Ancak zamanla cesur yelkencilere gıptayla baktığını keşfediyor. 1995 yılında girdiği yelken dünyası sonrasında kanına da girmiş olacak ki, “Yelkencilikte bazen hava müsait olmaz, güvenli bir yere sığınırsınız, teknede arıza çıkar ama gideceğiniz yere mutlaka gitmek istersiniz. Bu ruh halini yaşayanlar vazgeçmeyi pek düşünmez” diyerek anlatıyor.

2019 yılında mevcut yelken kulübü bünyesinde Eti Yelken Takımı’nı kuruyor. Yelken yarışçılığını kurum damarlarına da yavaş yavaş işliyor. Beş senede şirkette 200’den fazla çalışan hem temel hem de ileri yelken eğitimi alıyor ve Alize Yelken’le ortaklaşa yapılan çalışmayla takımda yer alacak 18 çalışan belirleniyor. Bugün takımda İcra Kurulu Üyesi de var, saha ekipleri de… Diğer şirket takımlarından bir farkları da ayrı bir kadın yelken ekiplerinin olmaları. Polatoğlu “Kadınların varlığı yelkenciliği daha düzeyli hale getiriyor!” diyerek noktayı koyuyor.

Eti Yelken'de beş sene içerisinde 200’den fazla çalışan hem temel hem de ileri yelken eğitimi alıyor ve Alize Yelken’le ortaklaşa yapılan çalışmayla takımda yer alacak 18 çalışan belirleniyor.
Eti Yelken’de beş sene içerisinde 200’den fazla çalışan hem temel hem de ileri yelken eğitimi alıyor ve Alize Yelken’le ortaklaşa yapılan çalışmayla takımda yer alacak 18 çalışan belirleniyor. (A Takımı: Özgür Gedikli, Kenan Alkan, Didem Ansel, Sevgi Eğilmezbaş, Ümit Demirtaş, Mertol Kurtoğlu, Ziya Bayar, Koray Tetiker, Mert Deniz. B Takımı: Uğur Altaş, Servan Çetin, Cenk Kırım, Murat Çamkoru, Koray Doğruer, Gökberk Yahya Uyanık, Emir Şentürk, Demirhan Demir, Sabri Can Simekli.)

Eti Yelken Takımı’nın en sevdiği hava orta şiddette poyraz. Özellikle 10-15 knot hava aralığında en iyi performansı gösterdiklerini düşünüyorlar. En sevdikleri rota ise ister İYK ister TAYK yarışlarında olsun, orta sert havalarda adalar etrafında verilen uzun rotalar. Zorlu da olsa Boğaz yarışlarını paha biçilmez bir keyif ve tecrübe olarak görüyorlar.

Toplamda 40’ın üzerinde kupaları olsa da 2021 yılı TAYK Trofesi IRC3 sınıfı birinciliği ve 2022 TAYK Açıkdeniz Trofesi Overall birinciliğiyle aldıkları Çakabey Kupası’nın onlar için ayrı bir önemi var. Kupalar, bir sene boyunca Polatoğlu’nun ofisinde sergileniyor. Denizciliğin şirket içindeki motivasyonu artırdığı kesin. Zira Polatoğlu, “Her zaman açık olan kapımdan giren herkesin ilk önce onu görmesini ve bu başarının elde edilmesinde ekibin gösterdiği azim, özveri ve heyecanı hissetmelerini sağlamış olmak beni ayrıca gururlandırıyordu” diyor. Kuşkusuz kurum DNA’sına işlemiş denizcilik anlayışının daha nice başarı getireceği aşikâr. Eti Yelken Takımı, denizin tuzunu yutmuş, seyrine devam ediyor.