Bütün marinalarda yelken kulüpleri var. Bahriyeli öğrencilerimiz Volvo Ocean Race’i kazasız belasız bitirip kürsüye çıktı. TP52 yarışlarında en çok sporcuya sahip ülke de Türkiye oldu.
Yeni yılla ilgili istekte bulunmak, gelecek için hayal kurmak herkes için bedava. Ben de sizlerle bu hayallerimi paylaşmak istiyorum. “Düşlediğim yelken dünyası nasıl olmalı?” diye bir kısa cümle. Oğuzhan Too yıllarında başladığım yıl sonu değerlendirme yazıları genelde hep eleştiri ve neyin yanlış yapıldığına dair düşüncelerimle dolu oldu. 2015 yılı sonunda ise “Nasıl olmasını isterdim” ile ilgili yazmak istiyorum.
Yelken federasyonunun adı Türkiye Yelken Birliği olarak değişti, yönetim kadrosunu ise kulüp temsilcileri ve sporun duayenleri kabul edilen geçmiş Federasyon başkanları, eski yeni uluslararası jüri ve İRO’lar, Avrupa ve Dünya Şampiyonaları’nda derece almış sporcular ve olimpiyatlarda ülkemizi temsil etmiş sporculardan kurulu bir genel kurul seçiyor. Ayrıca her sınıfın kendi içerisinde kurduğu birlikler ve bu birliklerin başkanları var. Yönetimin içinde Olimpik sınıflar için ayrı bir kurul daha var, bu kurulun başkanı aynı zamanda Olimpiyat komitesi temsilcisi.
Tüm marinaların yelken kulüpleri var. Bu kulüplere korunaklı yer veriyorlar. Aynı zamanda gelirlerinin belirli bir bölümünü mutlaka bu yelken kulüplerine aktarmak zorundalar. Bu maddi destekle, tüm kıyılarımızdaki marina destekli yelken kulüplerimizden çıkan sporcular hiçbir sponsor desteği almadan dilediğince spor yapıyorlar. Kazanılan uluslararası başarılar ise kulüp sahibi marinalara devlet tarafından vergi indirimi şeklinde dönüyor.
Yat sınıfında hendikap tekne sayısı gittikçe azalıyor, onun yerine değişik boylarda one design filoları artıyor. Bu sayıları artan ulusal filolar birçok uluslararası şampiyonaya ev sahipliği yapıyor. Ülkemizde en ilgi çeken yat yarışı ise 35 feet teknelerle yapılan Türkiye Turu. Artvin’den başlayan tur Hatay’da bitiyor, bu yarışın en büyük katılımcıları ise üniversiteler. Her yıl 30’a yakın ekip tamamıyla yerli üretim tek tip teknelerle kıyasıya yarışıyor. Azalıyor desek de hendikap sınıflarında Güney yarışı her yıl yapılıyor. Tabii artık o kısacık yarışlar yok, son bir kaç yıldır Marmaris’te bitiyor.
Eski yelkencilerse Centerboat’a geri döndüler. Bölge şampiyonalarının yanında ulusal şampiyonalar, Finn 470 ve Laser sınıflarında master şampiyonaları yapılıyor. Bazı yıllarda masterlerin sayısı diğerlerini geçiyor.
Olimpik sınıfların hemen hepsinde olimpiyat kotalarını rahatça aldık. Hedef artık madalya. Hatta madalyadan da öte madalyanın rengi diyebiliriz. Çeşme’deki Olimpik Yelken Merkezi’nde sporcular yıl boyunca çalışıyorlar.
Yurtdışındaki yarışlarda yarış komitesi başkanının Türk olması yarışın kalitesini arttıran bir olgu oldu. Hatta yurtiçi yarışlarda hakem bulmakta zorlandığımız bile oluyor. Hepsinin uluslararası takvimi çok dolu. Yelken yarış kurallarının yeniden yazımındaysa iki Türk jüri üyesi yer aldı.
Match Race neredeyse ulusal sporumuz haline geldi. İzmir Körfezi’nde yapılan Türkiye Şampiyonası’nın finalinde Giresun takımı iddialı Bursa’yı 3-1 yenerek birinci olurken yarışları 10 bine yakın seyirci izledi.
Volvo Ocean Race’te ise Bahriyeli subay ve öğrencilerden kurulu takımımız kazasız belasız yarışı kürsüde tamamladı. TP52 yarışlarında birinci olan Amerikan teknesininse dümencisi, taktisyeni ve başüstü elemanı Türk. Yeni Zelanda ve İngiltere’den sonra en çok profesyonel yelkenciye sahip olan Türkiye bu sayıyı daha da arttırmak için çalışmalar yapıyor.
Hayali bile keyifli değil mi? Lütfen kendi düşlerinizi de ardına ekleyip hayali kurun… Belki o zaman sporumuzu bulunduğu noktadan alıp yukarılara taşımanın yollarını buluruz.
Adil ve kolayına rüzgârlar dilerim. MBY