Olimpiyat oyunlarına dört, ilk olimpik kota yarışlarına ise bir yıl kadar süre kaldı. Önümüzdeki yıl Danimarka’nın Aarhus kentinde yapılacak ilk olimpik kota yarışları büyük önem taşıyor.
Madalya yarışı hedeflediğimiz Tokyo’da yapılacak olimpiyat oyunlarına iyi hazırlanabilmek için kotayı daha en başta alabilmek çok önemli. Olimpiyat oyunlarına kadar geçecek sürede ise kotayı alanlar tüm enerji ve konsantrasyonlarını yarışların yapılacağı yerdeki hazırlıklara verebilirler. Aksi durumda son saniyeye kadar kota mücadelesi veren bir sporcu, kalan sınırlı zamanda oyunlara yeterince hazırlanma olanağı bulamıyor.
Tokyo’da düzenlenecek olan olimpiyat oyunlarında bu kez bir ilk gerçekleştiriliyor ve katılan sporcularda kadın erkek sayısında eşitliğe gidiliyor. Bu değişiklikler iyi olduğumuz sınıflarda gerçekleştirilecek. Olimpiyat Komitesi, Finn ve 470 sınıflarında katılımcı sayısını düşürüp, buradan açılacak kontenjanı kadın sınıflarına aktararak, erkek kadın sporcu eşitliğini sağlamaya çalışıyor.
Geçen dönemlerde elde edilen başarılar bu olimpik sezonda devletten aldığımız katkıyı da artırdı. Ancak bu katkının ciddi kısıtlamaları var; kesinlikle başarı odaklı, yani başarı geldikçe kaynak muslukları açık. Bu kaynak alt yapıya ya da potansiyeli olan sporculara değil başarı getirmesine kesin gözüyle bakılan sporculara aktarılıyor. Spor teşkilatı bununla da yetinmeyip çalışmaları kontrol edecek bir kurul kurmasını federasyondan istiyor. Her ay yapılan çalışmalarla ilgili benim de içinde bulunduğum bu kurul bilgileri aktarmakla sorumlu. Kağıt üzerinde kaynak büyük fakat kaynağı likitleştirecek, çözecek olanlar ise başarılı dereceler almak zorunda olan sporcularımız.
Bu koşullar altında önümüzdeki bir yılı çok yoğun bir şekilde geçirmeli, katıldığımız yarışlarda derece alırken tüm konsantrasyonumuzla Aarhus’daki seçme yarışına en iyi şekilde hazırlanmalıyız. Federasyonla kulüplerin işbirliği büyük önem taşıyor. Sporcularımızın iyi performans gösterebilmesi için mevcut eşgüdümlü çalışmayı sürdürmemiz gerekiyor.
Elde edilen başarıların sürdürülebilir olması da çok önemli. Yeni olimpik düzeydeki sporcuların çıkması kadar onları yetiştirecek antrenörlerin de iyi yetişmesi gerekiyor. Eğitim sınıflarında birçok başarılı antrenör varken, olimpik sınıflarda bu sayı azalıyor. Kendi branşlarında çok iyi olan yabancı antrenörler ülkemizde çalışmaya başladılar. Bunların büyük katkılarının olduğu kesin. Fakat bizim insanlarımızın da bu antrenörlerden olabildiğince çok şey öğrenip, ileride onların yerlerini doldurabilmeleri hayati önem taşıyor.
Sporcularımızın çok büyük bir bölümünde fizik kondisyon eksikleri göze çarpıyor. Günümüzde yelkencilerin kardio-vasküler açıdan diğer sporcular kadar fit olması gerekiyor. Uluslararası düzeyde yarışçılar yetiştirebilmek için, üniversitelerin ilgili bölümleriyle ortak çalışmalar yapıp elimizdeki elit sporcuların fitness düzeyini belirli bir seviyede tutmalı, alttan gelenlerin de bir an önce bu düzeylere çıkmalarını sağlamalıyız. İleride sahip olmayı umduğumuz yelken eğitim merkezimizde tüm bu olanakları sporculara sağlayabileceğimiz günlerin gelmesini umuyorum.
Adil ve kolayına rüzgârlar dilerim. MBY