Thomas ve Jutta Kittel, Egadi Adaları ve sonrasında Malta’ya yol almadan önce Sicilya’nın kıraç coğrafyasını ve tarihi limanlarını keşfe devam ediyor.
Fransa’da bir düğüne katılmak için mola verdikten sonra, İtalya gezimize devam etmek üzere Sicilya, Palermo’ya dönüyoruz. Ancak güçlü rüzgâr bizi limana hapsedince, Sicilya’nın batı ucundaki Trapani’ye doğru yola çıkmak için bir gün bekliyoruz. Burada, zirvesinde Castello di Venere’nin bulunduğu Monte San Giuliano’ya teleferikle çıkacak kadar kalıp, ardından Egadi Adaları’na doğru yola devam ediyoruz.
Sakin havaya karşın, birkaç gün önceki fırtına koşullarının yarattığı nahoş soluganda seyir yapıyoruz. Bu yetmiyormuş gibi sancak makinemiz de “düşük yağ basıncı” uyarısı veriyor –tam da geçen sene yağ basınç sensörünü değiştirmeden önce iskele makinemizin yaptığı gibi. Daha önce yaşadığımız deneyim, gideceğimiz bir sonraki liman olan Marettimo Adası’nın kuzey ucundaki korunaklı koya varana kadar sakin kalmamızı sağlıyor. Burada Castello di Punta Troia adında, masmavi berrak suları olan harika bir yerde, ziyaretçi tekneler için kullanılan tonozlardan birini alıyoruz. Botumuzu suya atıp, botumuzla girebileceğimiz kadar büyük olan bir mağarayı keşfediyoruz. Bu geziyle canlanıp keyfimiz yerine geldikten sonra Egadi Adaları’ndan bir diğeri olan Isola di Favignana’ya dönüyoruz. Aynı adlı limandaki son boş yeri kapıp, sığ bir iskelenin ucundaki ufak teknelerin arasına giriyoruz. Liman cıvıl cıvıl: Feribotlar gidip geliyor, gezi tekneleri turistlerle dolu ve onlarca ufak gezi teknesi bulabildikleri boş yerlere demir atıyorlar.
HARİKA FAVIGNANA
Bağlandığımız yerden eski orkinos fabrikasını, Palazzo Florio’yu ve renkli tezgâhların serpiştirildiği ufak meydanı görebiliyoruz. Dağın yukarılarında geceleri ışıklandırıldığında limanın üzerinde uçan bir UFO gibi duran Castello Santa Caterina’nın kalıntıları bulunuyor. Ama Favignana’nın tüm sevimliliği sokaklarında dolaşıp atmosferini soluyunca hissediliyor. Palazzo Florio’nun merdivenlerinde açık hava opera gösterisi yapan şarkıcıların klasik aryalarının melodisi havada süzülüyor ve çok fazla düşünmeden burada bir gün daha kalmaya karar veriyoruz. Yaşı bizden genç misafirlerimiz Castello Santa Caterina’yı görmek üzere dağ gezisine çıkıyorlar. Biz daha yaşlılar ise orkinos fabrikasına kurulan yerel tarihi müzeyi ziyaret edip, rakip Roma ve Kartaca imparatorlukları arasında gerçekleşen ilk Kartaca Savaşı (M.Ö. 264-241) hakkında bir şeyler öğreniyoruz.
Akşam restoran L’Alencio’nun terasında oturup harika bir yemek yiyor, gün batımında Marettimo Adası ve Faro di Punta Sottile fenerinin çakan ışıklarına kadar uzanan harika deniz manzarasının keyfini çıkarıyoruz. Keyiften başımız dönmüş halde Favignana’ya dönüp, mutlu yaz atmosferinin ve parkta çalan ortaçağ ezgileriyle dolu labirent gibi sokaklarda dolaşıyoruz.
Ertesi sabah istemeyerek Favignana’dan Marsala’ya doğru yola koyuluyor, yol üzerinde Levanzo adlı güzel bir koyda kısa bir mola veriyoruz. Ama daha tonozu almadan belediye zabıtası yanımıza yanaşarak koruma alanına girdiğimizi belirtip 51 Euro ceza kesiyor. Harika! Yüzme molası için adanın güneyindeki ziyaretçi tonozlarının olduğu bölgeye geçip, ardından Marsala limanına giriyoruz. Burası şarap üretiminden dolayı bir şöhrete sahip olsa da şehir bizi pek etkilemiyor. Ertesi gün Sicilya’nın güney kıyısındaki Sciacca’ya gidiyoruz. Burada misafirlerimizi yolcu ettikten sonra Agrigento’nun ticari limanı yerine büyük ve bakımlı bir marinanın bizi karşıladığı Licata’ya geçiyoruz. Diğer Akdeniz marinalarının aksine Azura’nın boyutları oldukça dikkat çekiyor, pek çok süperyatın olduğu marina içinde kayboluyoruz. Ertesi sabah yorucu bir tırmanışla ulaştığımız Castel Sant’Angelo’yu ziyaret edip, limanın harika manzarası ve dağın yakasındaki mezarlık manzarasıyla ödüllendiriliyoruz. Güzel taş yürüme yolları ve mermer mozoleleriyle mezarlık âdeta başlı başına bir kasaba.
İtalya gezi yazısının devamını Temmuz sayımızda okuyabilirsiniz.