Türk amatör denizciliğinin ve yat turizminin mabedi sayılır Göcek. Sadun Boro, Vira Demir kitabında “Size bağrında unutulmaz günler vaat eden, eşsiz bir yat cenneti” diye bahseder Fethiye, Göcek koylarından. Kapıdağı Yarımadası, Domuz Adası, Tersane Adası, Yassıcalar ve Göcek Adası’nın çevrelediği bir iç denizdir âdeta… Bu ilk bölümde en sevdiğimiz beş koyu bizde bıraktığı izlerle anlatacağım…
YAZI: Özlem Ulubay Şahin (instagram: @baskaturlu_yasamak)
Göcek çınarların, farklı farklı çamların, günlük, defne, meşe, zakkum, keçiboynuzu ve zeytin ağaçlarının kapladığı yamaçlarıyla, tepeleriyle; bunların aralarına gizlenmiş antik kalıntılar ve onların efsunlu dünyalarına açılan patikalarıyla, ağaçların denizle iç içe geçip iki sevgili gibi kucaklaştığı birbirinden güzel koylarıyla, şair eder insanı. Bu coğrafyadaki tonları anlatmakta sözcük dağarcığımın ne kadar dar olduğunu düşündüren, tasvir etmek için kendimce kelimeler türetmeye başladığım renk; mavi ve yeşil daha bir farklıdır. Çam yeşili, zeytin yeşili, bulutlu yeşil, güngörmez yakası yeşili gibi. Ya da çam ağaçlarının dallarının denize değdiği yerde turkuaza düşen o yeşilin yansımasını tasvir etmek için kullanılacak kelime hangisidir acaba? Mavi olarak resmettiğimiz, gördüğümüz denizin bir bardak içindeki şeffaflığının adı ne? Turkuaz yeterli mi? Ya denizin altındaki kayaları mesken tutmuş yosunların rengi? Cennet tasvirine yeryüzünde en çok uyan yerlerden biri neredeyse. Öyle ki bizim kadar eskiler de sevmiş olacak ki Göcek’i, medeniyetlerin iç içe geçtiği ören yerleri ve tarihi kalıntılar karşılıyor sizi çoğu koyda; kimi zaman tüm ihtişamıyla ulu orta, kimi zaman yüz görümlüğü isteyen gelin gibi nazlı. Biraz emek ve çaba istiyor. Tarihi eserler kendi doğal ortamında kâh Likya, kâh Karya, kâh Bizans, kâh Roma… Hatta prehistorik zamandan bu yana, ayakta kaldığı kadarıyla doğanın koynunda ziyaretçilerini bekliyor.
Likya yolunda trekking yaparken karşınıza çıkan bu kalıntılar kanımca sadece arkeoloji meraklılarını cezbetmiyor. Fakat arkeolojiye meraklıysanız Kyra, Lissai, Lydae, Arymaksa ve Kallimache antik kentleri, işaretleri izlediğinizde size hoş bir sürpriz yapabilir ve çoğunda da tam anlamıyla kapsamlı bir kazı yapılmamıştır. Göcek özel çevre koruma bölgesi ve Göcek Adaları I. ve III. Derece arkeolojik sit alanıdır. Sadece doğası ve tarihi dokusu değil burayı özel kılan, konumu da özeldir. Göcek merkez, Dalaman Havaalanı’na sadece 23 km uzaklıkta ve ulaşım da oldukça kolay. Hatta bazı koylardan havaalanı daha da yakın.
Her pazar Göcek merkezde pazar kurulur. Alargada kalıp (en iyi alarga noktası Skopea Marina ile Marintürk arasındaki bölgedir. 5-10 metrelere demir atabilir, genelde kalabalık olur ve çok kaloma bırakmamak gerekir. Lakin açılan gümrük kapısı nedeniyle trafiği engelleyeceği gerekçesiyle son dönemlerde bu bölgenin yasak olduğunu biliyoruz. Acil durumlarda kısa süreli demirlenebilir. Şiddetli güneyli havalar tehlikeli olabilir. Yasal demir yeri derin bir nokta. Başka bir alternatifse yakın koylarda alargada kalıp botunuzla gelmek veya Rixos ya da D-Marin sonrası uygun bir yerde kıyıdan çıma almak.) karaya çıkabilir ya da marinalara bağlanabilirsiniz. Birçok güzel restoran, meyhane ve neredeyse her şeyi bulabileceğiniz zincir marketlerin şubeleri vardır. Eczane, çiçekçi ve tabii ki birbirinden şık butikler ve hediyelik eşyacılarla alışveriş imkânı çok iyidir. Üstelik çok da küçük bir alan olduğu için gezerken yorulmazsınız da.
Doğa ve Tarihin Muhteşem Buluşması; Göcek gezi yazısının devamını Temmuz 2020 sayımızda okuyabilirsiniz.