Hava raporları gözlenerek yarış günlerine yayılan esnek sistemler oluşturmak, herkesin mutlu olacağı, daha adil ve zevkli yarışların yapılmasını sağlayacaktır.
Oğuzhan Too’yla ilk yarışmaya başladığımda ekibin önderi sevgili Sedat Gülçağlayan’nın en büyük emeli, yurt dışındaki Farr 40 yarışlarına tamamı Türklerden oluşan bir takımla katılmaktı. Bu amaçla Dave Scott ülkeye davet edildi ve hem danışman hem de yarışçı olarak bizlere katıldı. Global ekonomik krize rağmen o dönem Miami’de iki seri yarışta yer aldık. Daha sonra ağırlaşan ekonomik koşullar projenin sürmesine izin vermese de başarılı yarışlar yapma şansına sahip olduk. Benim için yarışların en dikkat çeken kısmı ise günde dört yarışa kadar müsabaka düzenlenebilmesiydi. Üç gün içerisinde 12 yarışa kadar çıkıldı ve yarışçıların olabildiğince birbirleriyle karşılaşması sağlandı. Kötü yarış atmanın olmadığı serilerde böylece en adil sonuçlar elde edilmeye çalışılıyordu.
İstanbul yarışlarında da “yarış hafta sonu” fikri nihayet yerleşti. İki günlük seri yarışlar düzenlenerek çok daha keyifli hafta sonları geçiriliyor. Programa göre, iki günde üç ya da dört yarış yapılıyor. Mayıs ayında TAYK’ın düzenlediği iki yarışta da cumartesi günleri elverişli rüzgârlarla yarışlar yapılmasına rağmen pazar günleri rüzgârsızlık nedeniyle yarış yapılamadı. Yarış programları biraz daha esnek tutulmalı ve hava raporları da gözlenerek rüzgârın elverişli olduğu günlerde yarış sayısını artırmak yönünde çalışmalar yapılmalı diye düşünüyorum. IRC 1-2-3 sınıfları yarışı erken bitirdiğinden yarış aralarında uzun beklemeler yapmak hem ekipleri hem de tekneleri yıpratıyor. Finiş hattının rüzgâr üzerinde olduğu, düşük ratingli sınıflarla büyüklerin ayrı start ettiği “esnek” sistemler uygulanırsa çok daha zevkli yarışlar yapacağımıza inanıyorum.
HDI Sigorta Kupası ayın ilk yarışıydı. Cumartesi yapılan iki şamandıra yarışının ilkinde kötü bir start aldık, ilk orsa sonunda filonun en gerilerindeydik. Sonraki ayaklarda toparlayıp ortalarda bitirebildik. İkinci yarış ise iyi bir startla öne geçtik ve tüm yarışı Farr 40’lar arasında en önde götürdük. Önde olmanın verdiği gevşemeyle birkaç rota ve manevra hatası yapınca günün galibi Orient Express oldu. Filoya bu yıl katılan TP 52 Cheetah, ön saflardaki rekabeti artırdı ve Orient’le mücadelesi her iki tekneyi de hızlandırdı. Önümüzdeki yarışlarda bu rekabetin artarak süreceğini düşünüyorum. Start aralarında uzun beklemeyip, biraz daha hızlı parkurlar kurulsa çok rahat üç yarışın yapılabileceği günü, elverişli rüzgârda iki yarışta bıraktık. Hava tahminlerinin öngördüğü gibi pazar günü de rüzgâr çok hafif olunca yarış yapılamadı ve seri Orient Express’in birinciliğiyle sonlandı.
Ayın ikinci yarışı ise 19 Mayıs İDO Kupası’ydı. Rotada olumlu bir ekleme yapılarak, finiş Moda Deniz Kulübü’nün önüne alındı. Uygun kuzeyli rüzgârlarda Çırağan Sarayı önünden start aldık. Rüzgâr üzeri startta sancak kontra çıkmak neredeyse imkânsız olunca, bağırışlar ve küçük temaslarla süslenmiş bir start oldu. Çok büyük olabilecek kazalar yine ucuz atlatıldı. Rüzgârüstü startlarda bu şekilde atılmış hatlar büyük tehlike oluşturuyor.
Kavga dövüş start ettikten sonra sekiz Farr 40 arasında çok keyifli bir yarış başladı. Galatasaray Adası’ndan sonra ise Asteriks, Farfara, Borusan ve biz sürekli birincinin değiştiği bir mücadeleye girdik. Beykoz şamandırasına gelindiğinde Asteriks önde, biz hemen arkasındaydık. Çok uzun hissedilen, kavançaların, yol istemelerin bol olduğu bir seyirden sonra yine çok az bir farkla biz önde finiş vermeyi başardık. Yakın rekabette olunduğunda ekibin ne kadar konsantre, ne kadar motive olduğunu hepimiz gördük.
Adil ve kolayına rüzgârlar dilerim.