Finn’e buruk veda

Finn’e buruk veda

İlk defa 1952 yılında olimpiyatlara giren Finn teknesi, 69 yıl sonra Tokyo’da son kez boy gösterdi. Bu sınıfta ülkemizi temsil eden Alican Kaynar, aldığı sonuçlarla uzun bir aradan sonra ülkemiz adına önemli bir başarı elde etti.

YAZI: Baran Atasoy

Tarihte ilk defa seyircisiz gerçekleşen ve bir yıl gecikmeyle düzenlenen Tokyo 2020 Olimpiyatları geride kaldı. 1952 yılından beri yaz oyunlarında yer alan Finn sınıfı olimpiyatlarda son defa boy gösterirken ülkemizi temsil eden sporcumuz Alican Kaynar yarışları sekizinci sırada tamamladı ve 470 sınıfında yarışan Çınar kardeşlerle birlikte Türk sporcuları yıllar sonra yelkende ilk 10’a girebildi ve yarış kazanmayı başardılar.

Olimpiyatlarda yarışan sporcular arasında kadın-erkek eşitliğini sağlamak isteyen Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) direktifleri doğrultusunda Uluslararası Yelken Federasyonu (World Sailing) geçtiğimiz yıllarda bir karar alarak Finn sınıfının olimpiyatlardan çıkarılacağını ve Paris 2024’te yer almayacağını açıklamıştı. Bu karar başta sporcular olmak üzere çok büyük tepkiye neden oldu, hatta Finn’i kurtarın etiketiyle sosyal medyada kampanyalar bile başlatıldı. Ne var ki World Sailing’in bu kararı değişmedi ve 69 senelik Finn sınıfı Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda son kez parkura çıktı.

OLİMPİYATLAR İÇİN TASARLANDI

Finn teknesi 1949 yılında İsveçli Rickard Sarby tarafından 1952 Helsinki (Finlandiya) Olimpiyatları için tasarlandı. Kendisi de bu olimpiyatlara katılan Sarby, Helsinki’de bronz madalya kazanırken ismi daha sonra “Finn” ile özdeşleşecek Danimarkalı Paul Elvström, bu sınıfta ilk olimpiyat şampiyonu oldu ve bu başarıyı iki kez daha tekrarladı. Helsinki Olimpiyatları’ndan sonra Finn’e olan ilgi azalır gibi olsa da 1955 yılında sınıf birliğinin kurulması ve o zamanki adıyla “IYRU” olan Uluslararası Yelken Federasyonu’na devredilmesi sayesinde 1956 yılında ilk defa Finn Dünya Şampiyonası düzenlendi.

Yıllar içerisinde teknede kullanılan malzemeler de değişikliğe uğradı. Ahşap gövde ve direklerin yerini alüminyum aldı. Son dönemdeyse karbon direkler ve kevlar yelkenlerin ortaya çıkışıyla birlikte tekne üzerindeki yükler azalmasına rağmen Finn teknesi ana hatlarıyla 1949 yılındaki tasarımını korudu. 2000’li yıllarla beraber önemli bir gelişme yarış kurallarında yaşandı ve 10 knot üzeri rüzgâr hızında pompa (pumping) yapmaya izin verilmeye başlandı. Bu atletik sporcuların bir anda öne çıkmasına yol açtı. Zira ayağa kalkıp yelkeni ve tekneyi üzerine çektikten sonra bumbayı salıp tekrar rüzgâraltına yatırma olarak özetleyebileceğimiz bu teknik, çok fazla efor gerektirmesinin yanı sıra sporcuların antrenman programlarına bisiklet ve kürek gibi sporları dahil etmeleri gerekiyordu.

Finn dosyasının devamını Eylül sayımızda okuyabilirsiniz.

Dergimizi abone olarak ya da Turkcell Dergilik ve Magzter uygulamasını IOS ve Android tabanlı tablet ve telefonlarınızdan indirerek okuyabilirsiniz.