Thomas ve Jutta Kittel, İtalya’nın batı kıyısında güneye doğru ilerlerken, Sardunya çevresinde büyülü bir seyrin tadını çıkarıyorlar.
YAZI VE FOTOĞRAFLAR: Thomas Kittel
Bonifacio Boğazı boyunca aynı rotada beş saatlik bir seyirden sonra Sardunya’nın en batı ucundaki Marina di Stintino’ya varıyoruz. Liman müdürü VHF telsiz mesajıma cevap vermiyor ancak demirlememize yardımcı olmak üzere hemen yetişiyor. Kısa bir süre sonra korunaklı limanda, flybridge’den bakıldığında iskelenin gerisinden denize uzanan harika bir manzara eşliğinde rahat bir şekilde bağlanıyoruz. Marinanın sakin ama işini iyi yapan bir işletme havası var. Ayrıca günlük 70 Euro’luk her şey dahil fiyatıyla son derece makul, hatta bir sonraki uğrak limanımızda rezervasyonlara yardımcı olmayı bile teklif ediyorlar. Hepsinden önemlisi, şehre uzun bir yürüyüş yapmak istemiyorsak kullanabileceğimiz ücretsiz bir araba hizmeti var ve bu eski püskü bir Fiat 500 değil, iyi donanımlı bir Audi. Tamamen şaşkına dönmüş haldeyiz. 20 yılı aşkın bir süredir denizdeyiz, böyle bir hizmetle karşılaşmamıştık.
Stintino bir zamanlar büyük bir orkinos avlama limanıymış fakat balık azalınca buradaki fabrika kapanmış. Bugün ana gelir kaynağı turizm ancak Stintino eski bir balıkçı köyü cazibesini bir şekilde korumuş. İki tane küçük, uzun koyun gerisinde yükselen tepeye yayılan köy, taştan inşa edilen eski iskelelere ve yerli teknelere bakan büyüleyici bir manzaraya sahip. Bir dizi renkli restoran ve dükkân, Sardunya’nın “Land’s End”i olarak adlandırabileceğimiz bu yere bulmayı beklemediğimiz bir çekicilik katıyor.
Batan güneş Sardunya dağlarını sıcaklığıyla kucaklarken, manzaranın tadını en iyi şekilde çıkarmak için Lu Fanali’yi tercih ediyoruz. Stintino’daki kısa ziyaretimizin ardından Sardunya’yı minik bir ada olan Asinara’dan ayıran Fornelli Boğazı’na doğru yola çıkıyor, bir süre sonra Alghero’ya gitmek üzere batı kıyısından güneye yöneliyoruz. Dağlar tazelenen doğu rüzgârlarını kesiyor, böylece inanılmaz sakin bir seyrin tadını çıkarıyoruz. Mağaraların serpiştirildiği kayalık bir cephesi ve çarpıcı bir 19. yüzyıl feneri olan Capo Caccia’yı döndükten sonra rüzgâr ve dalgalar artmaya başlıyor, biz liman girişine yaklaşırken denizi karıştırıyorlar.
Sevimli tarihi kasabasıyla Alghero, belki de Sardunya’da gördüğümüz en güzel yer çıkıyor. Tarihi kasabaya uzanan hisarın yanında demirliyor ve aşağıda köpüren denize bakan surları izleyerek yürüyüş yapıyoruz.
Ertesi sabah ufuktaki kara bulutlardan oluşan bir duvar bizi karşılıyor ve rüzgâr komşu teknelerimizin armalarında uğulduyor. Dakikalar içinde fırtına ve ona eşlik eden yağmur, hatta liman içinde köpüren dalgalar başlıyor. Ama bir saat sonra güneş açıyor, deniz sakinliyor ve tekrar güvenle denize açılabiliyoruz.
Rüya ülke İtalya gezi yazısının 2. bölümünü Mayıs sayımızda okuyabilirsiniz.