Şubat ayının balıklarından olan, amatör balıkçıların oltalarında önemli bir yeri bulunan izmarit balığı hakkında merak edilen bilgiler, avcılığı ve lezzetli tarifleri yazımızda…
Yazı: Osman Günay (osmangunay48@gmail.com)
İzmaritle kuzeni istrangilos oltacıların ilk balıklarındandır. İzmaritin amatör balıkçılık maceralarında önemli yeri vardır. Önceki denemelerde çırçır, kaya balığı vesaire tutanlar ilk izmariti kaptıklarında oltacı olmaya başladıklarını hissederler. Kıyıdan ya da sandaldan izmarit peşine düşenler zamanla onun huyunu suyunu anlamaya, oltadaki yemlere nazik ve neredeyse pek hafif dokunuşlarını hissetmeye başlar.
Misina elde pür dikkat beklenmelidir. Tedbirlice yemleri koklayan, ufaktan dokunan izmarit birden oltaya asılır. İşte onu ele geçirmek için önemli an gelmiştir. Oltanıza hafifçe çalınıp çekmeye başlayınca balığı ucunda hisseder ve yakınlaştıkça parlaklığını ve sağa sola kafa atarak gelişini izlersiniz. Livara atmadan önce de parlak, menevişli pullarını ve avucuna almayı bilmeyenlerin canını yakacak sırt yüzgeçlerini hayranlıkla seyredersiniz.
Kurnaz ve işkilli bir balığı kandırmaktan bahsediyorum sizlere; çünkü izmarit körüklü gibi olup uzayabilen dudaklarıyla siz hissetmeden yemleri ucundan ucundan tırtıklayıp oltanızı dımdızlak bırakır. “Maena Smaris”tir Latince ismi. Memleketimde de isimleri değişiktir. Ufaklarına “Kancur”, irice olanlarına “Kanal İzmariti” ya da “Menekşe” denir. Menekşe yakıştırmasını herhalde üreme zamanlarında gövdesinin yanlarında beliren mavi tonlarda renkler dolayısıyla almıştır.
İki bordasında, koyuca renkli birer lekesi bulunur. Zamanında oltaya bolca gelen ya da ağlara göz be göz dolan izmarite pek benzer aynı sülaleden balığa güneyde “Küflü İzmarit” derler. Bu da renginin biraz yeşilli ve grimtrak, neredeyse küf rengi olmasından ileri gelir. Bunlar yaklaşık 10-15cm büyüklüğünde balıklardır, üstelik pek lezzetlidir.
Bu yaratık güneyde izmarit diye anılsa da bunlar İstanbulumuz kıyılarında unutulmaya yüz tutmuş istrangilos balıklarıdır. Latince ismi de “Smaris vulgaris”tir. İstrangilos eskiden izmaritle aynı kefeye konmaz, lezzeti ve tavrıyla ayrı tutulurmuş. Hatta balıkçılar istrangilosu “Fukara Barbunyası” diye pazarlarmış.
İçi temizlenmeden yapılan tuzlaması pek meşhurdur. İzmarit balığının da bol zamanlarında tuzlaması yapılırmış, şimdi pek rastlanmıyor. Karekin Deveciyan Bey kitabında “Bazıları tuzlu izmariti abartılı bir şekilde över; tuzlu izmariti tadan bu kitabın yazarı bu tuzlu balığın iddia edildiği kadar iyi olmadığını belirtmeyi bir görev sayar” diyor. Bendeniz de tuzlayıp tatmayı denemedim ama herhalde salamura balıkların en iyisi, sardalya, torik ve tirsi dururken izmarit değildir diye düşünüyorum.
Ama tazesi yabana atılmaz, hele tuttuğunuz pırıl pırıl, taptaze balıkları elinizle pişirip masaya koyduysanız. Meraklanmayın, izmariti tatmak için size birkaç ipucu vereceğim. İstrangilos balığının da, izmaritin de özel meraklıları vardır. Ama şimdi nerede bol ve çeşitli balık! Ben düzgün balıkçılarda bile izmaritle istrangilosu ayırıp satan görmedim senelerdir. Anca oltacılar tadına varabiliyordur, “Kendi balığını kendin tut” durumundan dolayı, aklınızda bulunsun.
İzmarit balığı tarifi
İzmariti yemek biraz ustalık ister. Tavası da olur, yağlıyken ızgarası da. “Tulum çıkarmak” lafının anlamı, izmaritin usulünce derisini soymaktan gelir. İzmaritlerin derisi alınarak yapılan ve tulum tavası diye adlandırılan kızartması börek gibi ve pek lezzetli olur. Tulum çıkarmadan ızgarası da nefistir. Zira balık ızgarada, tulum çıkarırken kaybolan deri altı yağlarıyla pişer. Hatta eski ustalar ızgara edildikten sonra güzelce ayıklanıp yapılan izmarit salatasına “Istakoz salatasından aşağı kalmaz!” buyurmuşlardır. Haşlaması da eski kitaplarda “Çocuklara yedirilmesi şayan-ı tavsiyedir. Zira pek hafif ve besleyicidir” diye tarif ediliyor.
İzmarit nasıl tutulur?
İzmarit kışları derin suya kaçar ama yazları iyice sığlıklara gelir. Bu da kıyı amatörlerinin iştahını kabartır. Yem olarak en çok, güneşte hafif kurutulmuş midye içiyle deniz kurtları kullanılır. Taze karidese de hayır diyemez izmarit ama, karidesler ağzına göre ufak parçalar halinde oltaya takılmalıdır.
Takımı 040 bedene 025 kalınlığında 3-4 köstekli yapılır. Köstek uçlarına “sinek oltası” da denilen 9 numara çapraz siyah iğneler takılır. Bazı bolluk zamanlarında “seğirtme” tabir edilen bir takımla yarım kulaç kösteğin ucundaki 7-8 numara beyaz parlak iğneye de atlar. Kıyıdan takımı ileriye savurup, makul süratte dipten çekip balığı kıskandırarak boş ve parlak iğneye atlaması sağlanır.
İzmarit, oltacıların yem olarak da pek değer verdiği bir balıktır. Canlı olarak uzun oltanın ucunda lüferin ve kofananın en itibar ettiği yemdir. Canlı izmaritiniz yoksa da “şakşak” diye bilinen usulü deneyebilirsiniz. Fileto yapıyormuş gibi kuyruk tarafından bıçakla dalıp, balığı ikiye ayırmadan bırakarak kafadan zokaya takılmış izmarite lüfer familyası bayılır, haydi rastgele…