Uzun süredir hayalini kurduğum beyaz kıtaya teknestop ile ayak basacağımı hiç düşünmemiştim. Yaşayacağım türlü zorluklara değecek bir maceraydı bu.
Yazı ve fotoğraflar: Tülay Sabaz
Bir parçası olduğum küresel pandemi günlerinde aylar, mevsimler hızla geçerken, hepimizin aklında bunun bitişi ne zaman ve nasıl olacak sorusu var. Oysa ki yakın bir zaman önce, 2019 yılının son aylarında, hayatta en çok olmak istediğim yere, Antarktika’ya, beni götürecek yelkenli tekneye kabul edilmek için mücadele veriyordum.
2019 Kasım ayı başları Peru’nun muhteşem doğa harikası şehri Huaraz’da, rehbersiz yaptığımız trekking rotalarından birinde, bir yandan güzellikler arasında kaybolurken diğer yandan da farklı rotaların hayallerini kuruyordum. Yıllarca Asya, Avrupa, Afrika ve Kuzey Amerika kıtaları arasında gezip durdum. Çanakkale’de, kendi rutinimde sakin bir hayatım olsa da, her zaman içimde olan plansız Latin Amerika seyahatindeydim.
Önceleri motivasyonumu hep bu yolu Arjantin Patagonyası’nda bitirip bir şekilde Antarktika seyahatine bağladığımı düşünerek sağlıyordum. Antarktika hayali kalbimin her zaman bir köşesinde dursa da artan dolar kuru sebebiyle yaptığım hesaplar bir türlü tutmuyor ve seyahat planlarını rafa kaldırıyordum. Yolculuğum süresince etrafımdaki yabancı gezginlerden klasik Antarktika turu yapan bazı Çin Cruise gemilerinin 8 bin Dolar’dan başlayan fiyatlarla sırtçantalı gezgin kontenjanı olduğunu duyuyordum.
Ben de öncelikle tek tek şirketlere mail atıp, gemilerden birinde herhangi bir iş karşılığında mürettebata ihtiyaçları olup olmadığını sordum. Ama ısrarla gönderdiğim her maile olumsuz cevap aldıktan sonra sırtçantalı kontenjanı üzerinden pazarlık yapmaya başladım. Çoğunluğu yolda geçecek sekiz günlük bir rota için 6 bin 500 Dolar istiyorlardı. Bu istenilen ücretle Latin Amerika’da sekiz ay daha dilediğimce gezebilirdim. Rotaya bakıyor, nerelere gidilecek, “değer mi değmez mi” sorularına cevap arıyordum. Bir karar vermeliydim artık. Tam da o sıralarda Türkiye’de, ailesini ziyarette olan gezgin arkadaşım Tülay (adaşım) beni aradı. Tekne otostopuyla Antarktika’ya giden bir tekne bulduğunu, ortalama 25 gün sürecek bir geziye gideceğini, bir yelkenlide çalışacağını söylüyordu. Anlattıklarından o kadar etkilenmiş ve heyecanlanmıştım ki, dediklerinin bir kısmını duymamıştım bile…
İLK HEYECAN
Bu konuşma sonrasında Tülay sayesinde ben de Polonyalı macera sever ekibe dahil oldum. Ama tabii bu çok da kolay olmadı. Önce yardımcı kaptanı ikna etmem gerekiyordu. Yelkenli tekneyle yılda sadece 200 insanın özel izinlerle girebildiği bir rotada ben neden olmalıydım? İkna çabalarım tam iki hafta sürdü ama başardım.
Bence elbette teknede olmalıydım ama tekneye kabul edilmesem de çok haklı nedenleri vardı. Daha evvel yelkenli tecrübesi bir yana temel denizcilik ve denizde hayatta kalma ya da yelkene dair hiçbir bilgim yoktu. Bahsedilen seyir yapacağımız rota da dünyanın en tehlikeli sularından biriydi ve günlerce yol alacak, midemiz zaman zaman alt üst olacak, yaşamsal becerilerimizi yerine getiremediğimiz durumlarda uyuyamadığımız sayısız anlar yaşayacaktık.
Daha önce tanıştığım Polonyalı arkadaşlarımın kabul edilmem için videolar çekmesi, İspanyolca biliyor oluşum, kaptanlardan birinin gezgin çıkması, adaşım Tülay’ın varlığı ve iletişim faktörü eklenince beyaz kıta hayallerim gerçek oldu.
Teknestop ile Antarktika yazısının devamını Mart 2021 sayımızda okuyabilirsiniz.