Okyanusta iki genç Türk

Okyanusta iki genç Türk

Bu yıl Whitbread Round the World Race’in 1973 yarışındaki gibi, modern teknoloji olmadan yapılan Ocean Globe Race’te Translated 9 takımıyla iki genç Türk yelkenci, Ezgim Mıstıkoğlu ve Deniz Derin Bınaroğlu yarışıyor.

Röportaj: Osman Uğur – Betül Usta

Ocean Globe Race bu yıl 50’nci yılını kutluyor. Whitbread Round the World Race yarışının 50’nci yılı adına bu edisyonda 1973’teki kurallar geçerli, yani modern teknolojiler kullanmak yasak. 1988’den önce tasarlanan GRP üretim tekneler yarışıyor ve bilgisayar, uydu, GPS ve yüksek teknolojili ekipmanlar kullanılmıyor. İnsani çaba ve takım ruhu ön plana çıkacak.

Dijital hava raporları faksla alınırken ve yarışçılar yollarını sekstant yardımıyla buluyor. 10 Eylül’de start alan yarış dört ayaktan oluşuyor. Southampton’dan başlayan yarış, Cape Town, Yeni Zelanda’da Auckland, Uruguay’da Punta del Este’deyi geçerek başladığı yerde, Southampton’da sona erecek. Yarışçılar dünyanın etrafında toplamda 27 bin millik bir mesafe kat edecekler.

Bu ikonik yarışta iki Türk yelkenci de yer alıyor. İkisi de 21 yaşında olan Ezgim Mıstıkoğlu ve Deniz Derin Bınaroğlu yarışta Translated 9 takımıyla yarışıyor. Hikâyeleri ilginç bir şekilde Instagram’dan aynı ekip arama ilanını görerek başlamış. Tekneleri, Sparkman&Stephens yapımı bir Swan 65.

Bu tekne 1977 yılında ADC Accutrac adı altında Whitbread yarışına katılmış ve beşinci bitirmiş hem de tarihteki ilk kadın dümenci Clare Francis ile birlikte. Ekipleri farklı ülkelerden 18 kişiden oluşuyor. Fransız, İrlandalı, İtalyan, İngiliz, Amerikalı ve Türkler. Ekibin yarısı 18-25 yaş aralığında.

Sponsorları Translated İtalyan bir yapay zekâ çeviri firması. Sahibi maceraperest Marco Trombetti, yelkene dair hiçbir şey bilmezken, yarışın kendi değerlerine uyduğunu düşünüp katılmaya karar vermiş. Yelkene başlayalı daha üç yıl olmasına rağmen şirketteki işlerinin yanı sıra takımla birlikte millerce yolculuk yaparak kendini bu zorlu yarışa hazırlamış.

Takımın kaptanı ise bir İtalyan efsanesi olan Vittorio Malingri. Vendee Globe’a katılan ilk İtalyan yelkenci, yarıştığı Vendee Globe yarışını bir dümen arızası sebebiyle bırakmak zorunda kalmış. Fakat dünya turu atma hayalinden hiç vazgeçmemiş ve 68 yaşında olsa da bu maceraya katılmaya karar vermiş. Oğlu Nico da takımın diğer kaptanı.

Ezgim’in yarışa katılabilmek için, birisi okyanus geçişi olmak üzere üç farklı seçmeden geçmesi gerekmiş.
Ezgim’in yarışa katılabilmek için, birisi okyanus geçişi olmak üzere üç farklı seçmeden geçmesi gerekmiş.

 

İLK TÜRK KADIN YELKENCİ

Hataylı olan Ezgim Mıstıkoğlu üniversiteyi Hollanda’nın Maastricht kentinde okumuş ve geçen ay Psikoloji ve Nörobilim bölümünden mezun olmuş. Ocean Globe’a katılan ilk Türk kadın yelkenci olan Ezgim, “Ülkemi ve Türk kadınının yelken sporundaki yerini dünyada temsil ettiğim için çok gururluyum.” diyor ancak asıl yarışın bitiminde bir ilki başarmış olacağını belirtiyor.

Ezgim yelkenle dokuz yaşında İskenderun Yelken Kulübü’nde tanışmış. İkizi Ecem’le birlikte yazlarını boş geçirmelerini istemeyen aileleri bir hobi kazandırmak için optimist kursuna yazdırmış onları. “O zaman yelkenin ne olduğunu bile bilmiyorduk, aileden de bu işin içinde olan kimse yoktu. Kulüpte beş sene kadar optimistle yarıştım. Şu anda yelken ve yarışçılık hakkında bildiklerimin çok büyük bir kısmını optimist yarışçılık hayatımda kazandım.”

Optimistten sonra çok az lazer yapıp yat sınıfına geçmiş, İstanbul ve Ege’de farklı farklı ekiplerle yarışmış. Teknelerde başüstünden runner’a kadar her pozisyonda bulunmuş. Üniversite için Hollanda’ya gittiğinde de yelkene devam etmiş. “Maastricht Üniversitesi’nin yelken kulübü başkanlığını aldım ve kulüp ilk defa tarihinde 100 üyeyi benim başkanlığımda aştı. Bu dönemde Avrupa’daki ve özellikle Hollanda’daki denizcilik anlayışını gözlemleme fırsatım oldu. Üniversitenin kulübüyle Hollanda’nın her yerini dolaştık ve en küçük su birikintisi bile bulsak oraya gidip yelken yaptık.

Daha sonra bir yarışta Fransız bir ekiple tanıştım. Onlarla Kuzey Fransa’nın çeşitli yerlerinde yarıştık ve ufkumun çok genişlediği bir yer oldu Fransa. Yarışırken ve marinadan çıkarken bile gelgitler ve akıntıları anlayıp hesaplamam gerekti. Türkiye’de iç denizlerde olduğumuz için denizciliğin bu yönüyle karşılaşmamıştım o yüzden onlara çok doğal gelen bu konsept benim için tam bir bilinmezdi. Sora sora ve kitaplarla az çok öğrendim, sonra da RYA kursuna kaydoldum ve belgemi aldım. Gelgitler, akıntılar, rota planlama, harita okuma gibi denizcilik konuları üzerinde çalışma fırsatı buldum.”

Ezgim Mıstıkoğlu - İlk kadın Türk yelkenciTam da bu dönemde, Instagram’da Ocean Globe Race (OGR) için bir ekip arama ilanı görmüş. “Başvuru formunda; nereli olduğunuz, yaşınız, maddi durumunuz önemli değil, siz sadece başvurun yazıyordu. İlk başta sahte bir haber sandım açıkçası ya da başvurunun bir kısmında ciddi bir para isteyecekler diye düşündüm.”

Ardından yelken CV’sini ileten Ezgim, ilk seçmeleri geçmiş. İkinci seçmelerde İtalya’nın Cagliari adasından İspanya’nın Minorca adasına seyir yapmışlar. Teknedeki 10 kişiden, takımın kaptanları Vittorio ve Nico Malingri ve tekneye sponsor olan şirketin CEO’su Marco Trombetti dışında herkes bir seçme adayıymış. O seçmelerden Ezgim dahil şimdi ana takımda olan iki kişi seçilmiş.

İkinci seçmeleri de geçtikten sonra Cape to Rio yarışına çağrılmış. “Üniversitenin son sınıfındaydım ve tezimi yazmam gerekiyordu. Atlantik geçeceğimin motivasyonuyla iki hafta içinde tezimi yazdım, gönderdim ve Cape Town uçağına bindim. Cape Town’dan Rio’ya olan yarış 3 bin 600 millik, bir ay sürecek bir Atlantik yarışıydı.

Yarışın başından itibaren teknede kendi konumumu bulmaya odaklandım. Dümende olmak en keyif aldığım yerdi. Tabii ki öyle herkese dümen vermiyorlar, ben de en küçük şansımı bile değerlendirdim. Mesela vardiyalara iki dakika erken gelirseniz sizden önceki yorgun ekip ilk gördükleri kişiye veriyor dümeni. Ama en sonunda anladık ki Swan 65 gibi bir tekneyi kontrol edebilmem için daha çok antrenman yapmam gerekiyor. Vittorio’nun da yönlendirmesiyle (‘Sen dümeni alınca tekne 2kt yavaşlıyor Ezgim’ demesiyle) dümenden elimi çektim ve oturdum cenova trimine. Kısa sürede anlaşıldı ki cenova ve balon trimlerinde gayet iyiyim. Tüyleri okuma alışkanlığım optimistten geliyor sonuçta. Bütün Atlantik geçişi boyunca tekne triminin sorumluluğunu ben aldım.”

Böylece üçüncü seçmelerden de başarıyla çıkmış. Ocean Globe Race’in en az bir ayağında yarışacağı kesinmiş ama Portekiz’de aylar süren antrenmanlardaki performansından sonra dört ayağın üçünde yer vermeye karar vermişler genç yelkenciye.

Ekip, yarışa bir senelik bir antrenman dönemiyle hazırlanmış. Ekipte hiyerarşinin en alt basamağında, öğrenmeye aç yelkenciler, öbür yarısı da daha yaş almış birkaç kez dünyayı dolaşmış tecrübeli denizciler varmış. Herkes en az bir kere tekneleriyle Atlantik denizini geçmiş. İlk yardım ve denizde yaşam gibi gerekli belgeleri almışlar.

“Yarış hakkında beni en çok heyecanlandıran şeyler ekvatoru geçmek ve Cape Horn’u dönmek. Aynı zamanda Güney Okyanusu’nda göreceğim deniz canlılarını da çok merak ediyorum. Korkutan şeyler arasında ailemden uzun süre haber alamamak var. Ayrıca teknolojiden uzak olmak ve müzik dinleyememek de beni biraz geriyor. Yarış kuralları dahilinde tekneye sadece kaset çalar getirebiliyoruz ve telefonlarımızı bir zarf içinde mühürleyip finişte veriyorlar. Ben de kaset çaları nasıl kullanacağımı bilmediğimden kendimi müziksiz bir yolculuğa hazırlıyorum.”

Deniz Derin Bınaroğlu, küçükken babasının okuduğu Ertuğrul Fırkateyni destanı sayesinde okyanuslara yelken açmaktan hep büyülenmiş.
Deniz Derin Bınaroğlu, küçükken babasının okuduğu Ertuğrul Fırkateyni destanı sayesinde okyanuslara yelken açmaktan hep büyülenmiş.

 

EN BÜYÜK KORKUSU GÜNEY OKYANUSU

Deniz Derin Bınaroğlu, Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası Ticaret bölümü son sınıf öğrencisi. 15 yıldır yelken yapıyor. “İsimden dolayı kaçarım olmayan bir ilişkim var deniz ve suyla” diyor. Küçüklüğünde babasının sürekli okuduğu Ertuğrul Firkateyni Destanı sayesinde okyanuslara açılıp yelken yapma fikrinden hep büyülenmiş. Yelken yapmaya başladıktan sonra da ya kaptan olacağını ya da dünyayı döneceğini söylermiş. “Bu hayalimi 21 yaşında gerçekleştirebiliyor olmak çok mutluluk verici. Bunu gerçekleştirirken yanımda başka bir Türk ile yapmak daha da gurur verici” diyor.

Yelkenle altı yaşında Dragos Yelken Kulübü’nün verdiği ücretsiz optimist eğitimleriyle başlamış. Ailesi eğlendiğini görerek bir sonraki yıl İstanbul Yelken Kulübü’ne yollamış. İYK’da optimist takımına girmiş, Laser 4.7 ve Laser Radial de yapmış. Bu dönemde birkaç uluslararası, sayısız ulusal yarış ve son üç yılda da birçok milli takım kampına katılmış.

Bir gün evde otururken Instagram’da gördüğü dünyanın her yerinden yelkencilerin arandığına dair ilana başvurmuş. “O zamanlarda Volvo Ocean Race’nin Youtube’daki seri videolarını izliyordum. İlanı görünce neden olmasın deyip başvurdum. Ardından elemelere seçildiğimin mailini alınca baya şaşırdım. İtalya’ya iki kere gidip antrenmanlara katıldım, ardından da son eleme olan Rio-Azorlar- Lisbon yolculuğunu yaptım ve bundan sonra yarışan takıma girmeye hak kazandım. Bir yarışla dünya turu atmış olan en genç iki Türk olacağımızdan dolayı da çok mutluyum.”

Yarışa Atlantik’te yaptıkları antrenmanlarla bol bol hazırlanmışlar ama Deniz, “Güney Okyanusu’na hiçbir şey gerçekten sizi hazırlayamıyor. Gidince nasıl olduğunu anlayacağız” diyor. Kendini bol bol video ve kitapla hazırlamaya çalışıyormuş.

“Beni en çok heyecanlandıran öncelikle Cape Horn’u ilk görüşümüz, ikincisi ise de finişi geçtiğimizde çalacak olan o düdüğün sesi olacak. En korkutan olay ise kesinlikle Güney Okyanusu ve Pasifik. Teknedeki görevimin başüstü olması sebebiyle en riskli bölgedeyim ve Güney Okyanusu’ndaki dalgalardan korkmuyorum diyen bir yelkenci daha hiç tanımadım. Buna rağmen öncelik kesinlikle güvenlikte olup sonra yarışmaya bakacağım. Ezgim ile birlikte okyanusları geçip dünyayı döndükten sonra gençleri ve Türk yelkencilerini de okyanuslara yönlendirebilmek hedefimiz olacaktır.”