20’nci yüzyılın başında kabul edilen uluslararası yardım çağrısı olan S.O.S. o dönemdeki tek iletişim aracı olan telsiz haberleşmesinin Mors alfabesindeki karşılığıydı. Günümüzde de S.O.S sinyali bugün hâlâ birinin yardıma ihtiyacı olduğunu anlatmaya yetiyor. İçinde bulunduğumuz zaman dilimindeyse S.O.S. vermeye başlayan üzerinde yaşadığımız gezegenimiz: Dünya.
Yazı: Baran Atasoy
Dünyadaki en büyük sorunlardan biri hiç kuşkusuz çevre kirliliği.Bunun içerisinde büyük bir yer tutmaya başlayan okyanuslardaki plastik atık miktarı ise giderek korkutucu boyutlara ulaşmaya başladı. Yapılan araştırmalara göre her yıl 8 milyon ton plastik denizlere gidiyor. Dayanıklı olmaları için tasarlandığından okside olmayan ve doğada çözülmesi çok uzun yıllar alan plastik ürünler nedeniyle deniz canlıları ya boğularak ya da bunları yutarak hayatlarını kaybediyorlar. Eğer önlem alınmazsa 2050 yılına gelindiğinde denizlerdeki plastik atık miktarı balık sayısından daha fazla olacak.
BÜYÜK PASİFİK ÇÖPLÜĞÜ
Bugün çevrecilerin sözcük dağarcığına yerleşmiş olan “Büyük Pasifik Çöplüğü” terimi, 1990 yılında bir konteyner gemisinin fırtınaya yakalanması sonucu 60 bin spor ayakkabının Kuzey Pasifik’e saçılması sonrasında ortaya çıkmıştı. Devam eden yıllarda özellikle 2000’lerin başından itibaren artan çevre duyarlılığı sayesinde başta küresel ısınma konusunda olmak üzere deniz kirliliği gibi birçok farklı alanda araştırmalar yapılmaya başlandı. Giderek artan sayıda bilim insanı ve çevre eylemcisi bu konulara dikkat çekmeye başladı. Onlardan biri olan Dr. Marcus Eriksen, 2008 yılında 15 bin plastik şişeyi eski balık ağlarıyla bağlayarak kendine bir sal yaptı ve adını da JunkRaft (Hurda Salı) koydu. Üstüne kanatları kesilmiş eski bir Cessna 310 uçağının kabinini de ekleyerek bir arkadaşı ile beraber California’dan Hawai’ye doğru Pasifik Okyanusu’na açıldı. Üç ayda 2 bin 600 deniz mili mesafeyi geride bırakırken farklı noktalardan deniz suyu örnekleri aldı ve Büyük Pasifik Çöplüğü’nden topladıklarını analiz etti. Albatrosların midesinden çıkan plastik parçalarını, denize atılmış eski ağlara takılan balıkları, plastik kelepçe içine sıkışmış su kaplumbağalarını fotoğrafladı ve daha sonra bütün bunları yazdığı kitapta anlattı. Eşinin hamileyken yaptırdığı kan testinde PCB ve CDT gibi mikro plastik kalıntılarına rastlanması bir gerçeği daha ortaya çıkardı. 21’nci yüzyılda doğan çocuklar, yaklaşık bir yüzyıl önce üretilmeye başlanan plastik ürünlerin kalıntılarıyla dünyaya geliyorlar.
ÇÖP GİRDAPLARI
Bu duruma dikkat çekmeyi öncelikli görevleri arasında sayan Volvo Ocean Race yönetimi , hatırlanacağı gibi 2017-18 yarışında birtakım önlemler aldı. Yarış köyünde tek kullanımlık pet şişelerin yasaklanması ve yarışın uğradığı şehirlerde gerçekleştirilen toplu temizlik çalışmaları gibi etkinlikler her ne kadar sınırlı bir kitleye ulaşsa da insanların dikkatini bu konuya çekmekte başarılı oldu. Yarış devam ederken okyanusların en ıssız köşelerinden geçen yelkenliler deniz suyu örnekleri topladı ve daha sonra bu örnekler Almanya Kiel’de bulunan GEOMAR Enstitüsü’nde analiz edilerek Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosfer Teşkilatı’nın (NOAA) veritabanı ile karşılaştırıldı. Toplanan 68 örnekten sadece ikisinde (Avustralya’nın güneyi ve Arjantin’in batısı) mikro-plastik izine rastlanmazken Atlantik Okyanusu’nda metreküp başına 75, Hint Okyanusu’nda 26, Cebelitarık Boğazı’nda 305,Güney Çin Denizi’nde ise 347 parçacık tespit edildi. Araştırma sonucuna göre en dehşet verici bulgu ise tüm okyanusların karaya en uzak noktası olan Point Nemo’da bile (Yeni Zelanda ile Güney Amerika arasındaki hayali bir nokta, en yakın kara parçası yaklaşık 2700 kilometre uzaklıkta) metreküp başına 25 parçacık tespit edilmesiydi. Okyanus akıntıları ve rüzgârın etkisiyle binlerce kilometre uzağa giden bu plastik parçaları dünyada beş büyük çöp girdabı oluşturmuş durumda. Bunlar Pasifik ve Atlantik Okyanusu’nda ikişer tane, Hint Okyanusu’nda ise tek. Bulundukları yerler ise ekvatorun kuzeyinde ve güneyindeki alçak basınç alanları. Buralarda rüzgâr fazla esmediği için akıntıların etkisiyle buraya sürüklenen plastikler bir süre sonra bu bölgede dönmeye başlıyor ve güneşin etkisiyle daha küçük parçacıklara ayrışarak okyanus tabanına çöküyor. Araştırmacıların öngörüsüne göre bu çöp girdapları yüzlerce kilometrelik bir alana yayılmış durumda.
PLASTİK ATIK KONUSUNDA HERKES BİLİNÇLENDİRİLMELİ
Volvo yarış yönetimi daha önce anlattığımız kararlar neticesinde yarış köylerinde tek kullanımlık pet şişeleri kaldırdı ve bu sayede 240 bin civarında plastik şişenin kullanımının önüne geçti. Buraları ziyaret eden 275 bin ziyaretçi okyanuslardaki kirlenmeyi anlatan filmleri seyretti. 10 bin öğrenciye atölye çalışmaları sayesinde plastik kirliliğinin nedenleri anlatıldı. Bu çalışmalara katılan çocuklardan biri olan Dongfeng ekibi yelkencilerinden Carolijn Brouwer’in yedi yaşındaki oğlu Kyle, yarış sırasında annesine şöyle bir mesaj gönderdi: “Bugün yarış köyünde bize plastiklerin neden olduğu kirliliği anlattılar. Annecim, sana söz veriyorum bundan sonra denize ya da çöpe asla plastik atmayacağım!”
KURUMLARIN ÖNEMİ BÜYÜK
Yarış yönetimi bunları yaparken yarışan ekipler arasında iddiasız ama sosyal sorumluluk yükü fazla olan bir ekip vardı: “Turn The Tide on Plastic”. Plastik kirliliğini tersine çevirelim olarak dilimize çevrilebilecek bu takım ismi kulağa biraz garip gelse de, ekibin yarış boyunca karada verdikleri mücadele denizdeki mücadelelerinden kat kat daha fazla oldu. Birleşmiş Milletler ve Mirpuri Vakfı’nın desteğiyle okyanuslardaki kirliliğe dikkat çekmeyi amaçlayan ve başlarında deneyimli yelkenci Dee Caffari’nin bulunduğu ekip, yarışı son sıralarda bitirse de topladıkları okyanus suyu örnekleri ve plastik kirliliği hakkında yarattıkları farkındalıkla çok büyük sempati topladı. Diğer taraftan sadece yarış köyü içerisindeki sınırlı ziyaretçiyle yetinmeyen yarış yönetimi, 37 ülkede 64bin öğrenciye eğitim programları aracılığıyla ulaşarak onların bu konuda bilgilendirilmesini sağladı. Bu açıdan düşünüldüğünde Volvo Ocean Race bir okyanus aşırı yelkenli yarışının çok ötesine geçti diyebiliriz. Bilindiği gibi Volvo artık bu okyanus yarışının sponsoru değil. Her ne kadar bir otomotiv firması olsa da, 2019 yılı sonuna kadar şirket dahilindeki bütün çalışma alanları ve yemekhaneler tek seferlik kullan-at plastik ambalajlardan arındırılacak. Ayrıca 2025 yılından itibaren üretilecek Volvo araçlarındaki plastik parçalar en az yüzde 25 oranında geri dönüştürülmüş malzemelerden oluşacak.
Dünya üzerindeki bütün şirketlerden Volvo’nun yaptığına benzer adımları atmasını beklemek hayalcilik olur ancak unutmamamız gereken bir gerçek var: İnsanoğlu olarak diğer canlıların aksine üzerinde yaşadığımız gezegenin akıbetini değiştirecek bir güce sahibiz. Market alışverişi sırasındaki tercihlerimiz ya da geri dönüştürülebilir olmasına rağmen düşünmeden çöpe attığımız ambalajlar dönüp dolaşıp doğmamış bebeklerin kanında dolaşmaya başlıyor. Mikro plastik kirliliği belki de endüstri devrimi ya da atom bombası denemelerinden daha fazla yıkıcı bir etkiye sahip ve biz yüzyıl önce başlayan bu olayın farkına bugünlerde varıyoruz. Sürdürülebilir ve yaşanabilir bir gelecek için alışkanlıklarımızı değiştirmemiz ve karar alıcılara derdimizi anlatmamız gerekiyor.