Yatçılık sektöründe yılın ilk fuarı Boot Düsseldorf’ta düzenlendi. Bu yazıyı da henüz oradaki izlenimlerim çok tazeyken yazıyorum. Yurtdışında ne zaman bir organizasyona gitsem ister istemez karşılaştırma yapıyorum. Yıllar önce Saint Tropez Yelken Haftası’na gittiğimdeki hislerim Düsseldorf için de geçerli.
Saint Tropez’nin tüm sokaklarına yayılan yelken haftası bir şehir politikası olduğunu hemen belli ediyordu. Kaldırımda çalışan belediye işçisinin üzerinde bile yelken haftasının tişörtü vardı. Bodrum Cup da turizmi destekleyecek, tüm beldeye yayılmış bir etkinlik olabilir.
Boot Düsseldorf’ta aracımızı park ettikten sonraki gördüğüm ilk şey, sıra haline girmiş çocukların içeri girmesiydi. Kızım (onlarla aynı yaşta) “Okul gezisi olarak fuara mı geliyorlar?” diye şaşırarak sordu. Ama içeri girince bu şaşkınlığı kalmadı çünkü o yaş grubunun dikkatini çekecek birçok aktivite vardı.
Rüzgâr yaratılan özel havuzda optimist denemesinden tüplü dalış deneyimine kadar farklı birçok aktiviteyle sadece tekne sahibi olacakların değil her yaş ve ekonomik seviyenin ilgisini çekecek etkinliklere yer verilmişti. Bilet alırken çocuklara dağıtılan stickerlar bile gelecek neslin aklının bir köşesine denizi fısıldamak demek…
16 yıldır Türkiye’de denizciliğin gelişmesi, kültürünün yayılması için kendi alanımızda çaba gösteriyoruz. Ama İngiltere ve Almanya’ya da Fransa’ya baktığımda gördüğüm en önemli şey, bu alandaki eğitimin çok küçük yaşlarda başlaması. Türkiye’de bir fuar düzenlendiğinde genel haber kanalları hemen “En pahalı tekne hangisi?” diye soruyor. Oysa mühim olan en ucuz teknenin hangisi olduğu. Küçük tekneleri küçük çocuklara satamadıktan, onları erken yaşta denize çıkaramadıktan sonra, büyük tekne keyfini nasıl bilecekler?
Önümüzde YATED (Yat ve Tekne Endüstrisi Derneği) tarafından düzenlenen Bosphorus Boat Show kara fuarı var. Onlar da birçok etkinlik planlıyor. Umarım önümüzdeki yıllarda bu etkinlikler arasında çocuklara ve gençlere yönelik “deneyim” sunan aktivitelerin sayısı artar.
Denizde kalın, denizle kalın…