Tarihi çok önceden belirlenen Güney Yarışı, yeni duyurulan başka bir yarış sebebiyle erkene alındı. Bu tarih değişikliği hem ekiplerin işini zorlaştırdı hem de uluslararası katılım olasılığını azalttı.
YAZI: Haluk Babacan
Klasikleşmiş açıkdeniz yat yarışlarının tarihleri en geç bir yıl öncesinden açıklanır. Yarış ekipleri bu zaman içerisinde bütün hazırlıklarını tamamlar, organizasyonlarını yapar. Ülkemizde de birçok ekip bu formatta idare ediliyor. Profesyonel yelken yarışçılarının sayısı, yelkende ileri ülkelerle karşılaştırılamayacak olsa da her geçen yıl artıyor. Neredeyse tek açıkdeniz yarışımız olan Güney Yarışı, yeni formatıyla 600 millik yarışlar liginde ülkemizin uluslararası düzeydeki sembol yarışı. Tarihi önceden belirlenmiş olduğu halde, finişinin ardından yapılacak başka bir yarış nedeniyle startı erkene alındı.
Bu tarih değişikliği katılacak ekiplerin yarış hazırlıklarını zorlaştırırken Eagean 600’den çıkıp bizim yarışa katılacak olası uluslararası katılımı da önlemiş oldu. Bir yarış organizasyonun başarılı olabilmesi için en önemli şey, planlamaların düzgün ve güvenilir şekilde yapılmasıdır.
Yarış takvimleri oluşturulurken, Güney Yarışı, Bosphorus Cup ve Donanma Kupası gibi marka haline gelmiş organizasyonlara öncelik verilmeli; diğer yarışlar bu ana etkinliklere göre takvime yerleştirilmelidir. Bu büyük yarışların tarihleri, belirlendikten sonra hiçbir koşulda değiştirilmemelidir.
ŞİKAYETLER BAŞLADI
Marmaris, Göcek, Bodrum derken İstanbul filosu da yeni yarış sezonuna start verdi. IRC’den ORC’ye geçen filolarda da sistemden şikayetler başladı. Tüm yarışçıların tek isteği, ne kadar kötü yarışırlarsa yarışsınlar, ölçü sisteminin sağladığı avantajlarla podyumda yer kapmak. Eğer bu olmuyorsa gelsin hesaplar, dakikalar, eleştiriler… Herhangi bir ölçü sisteminde en dezavantajlı tekneyi bugün iyi işleyen bir ekibe versek, eminim girdiği yarışların büyük bölümünü rahatça kazanır. Ölçü sistemi tartışmalarını bir kenara bırakıp bir an önce denizciliğimizi ve yarışçılığımızı geliştirmemiz gerekiyor. J/70 sınıfında Bodrum’da Rus ekiplerin çoğunlukta olduğu Tenzor Cup düzenleniyor. Bu yarışlara ülkemizin önde gelen ekipleri de katılıyor. Yabancı profesyonellerin yarıştığı ekiplerimiz bile ön sıralarda kendilerine yer bulamıyor. Belki de one design yarışlardan pek hoşlanmamamızın en büyük nedenlerinden biri bu.
Sail Grand Prix yarışları yelken yarışçılığının günümüze yansıması gibi görünüyor. Formatı itibarıyla America’s Cup’tan bile daha heyecanla izleniyor. Apaz start, parkur konfigürasyonu, one design tekneler ve ekranda izlenebilme konforu, bu tip yarışları tüm dünyada çok çekici yapıyor. Yelken sporunun izlenebilir şekilde olması, Olimpiyat Oyunları’ndaki yerinin korunması açısından çok önemli. Bugünkü yarış şekli ve olimpik sınıflar maalesef yelken sporunun Olimpiyat Oyunları’ndaki yerini gittkçe daha fazla tehlikeye sokuyor. Çok kolay değil ama kanımca sporumuzun itibarını koruyabilmek için acil format değişikliğine gitmemiz gerekiyor.
Adil ve kolayına rüzgârlar dilerim.