Yoğun geçen bir yelken sezonunun sonuna geliyoruz. Olimpiyat Oyunları’nın yaşattığı büyük heyecan, geçen yılki gibi kesintiye uğramayan yat yarışları büyük keyif verdi.
Provezza ve Asterisk ekiplerinin yurt dışı başarıları ise gurur verici. İlk kez yapılan Farr 40 Ulusal Şampiyonası da yıllardır görmek istediğimiz manzaraları bizlere yaşattı. Tüm bunların yanında ulusal yarış takviminde gözle görülür bir heyecan ve bunun yanı sıra katılım eksikliği dikkat çekti. Her yıl en büyük katılımın olduğu yarışlar bile sönük geçti. Türkiye’nin ülke anlamında geçirdiği kötü günler, geçen yıl yaşanan TAYK-Yelken Federasyonu inatlaşması bunun nedeni gibi görünse de asıl nedenin çok daha derinlerde olduğunu düşünüyorum.
Yatçılık sektörü geçen yıllar boyunca büyük bir dönüşüm geçirdi, geçiriyor. Önceki yıllarda tekne sahibi, patronu diye bir pozisyon varken bunların sayıları gittikçe azaldı, yerlerini kurumsal şirketler almaya başladı. Kupaların cömertçe dağıtıldığı yat yarışlarında da bu herkesin mutlu olduğu, rekabetin pek de önemsenmediği bir düzen oluşturdu. Eskiden kıyasıya rekabet eden patronların yerini, kardeş kardeş yarışan şirketler ve onların çalışanları, bunlara ek olarak da bu servisi sağlayan yelken okulları ve profesyonel yelkenciler aldı.
Yelken okullarının ve şirketlerin yat yarışçılığına katılması istenen bir şey olsa da ortadan kaybolan patronlar ve onların keyifli rekabeti yat yarışçılığını, görüntüsü çok güzel fakat tadı yavan bir yemeğe dönüştürdü. Yat yarışçılığının ilerlemesi için rekabetin artarak sürmesi, büyümesi içinse şirketlerin ve okulların katılımının sağlanması gerek. Birinden birinin diğerini yok etmek yerine desteklemesini sağlamamız gerekiyor.
Olimpiyat Oyunları sonrası spor federasyonları için seçim zilleri çalmaya başladı. Yüz yıldır benimsemeye çalıştığımız demokrasi ve onun en önemli parçalarından olan serbest seçimler yapılacak. Demokrasiyi sadece seçim olarak gördüğümüzden dolayı sistemi tam olarak işletemiyoruz. Demokrasi kazanan kadar kaybedenin ya da azınlığın da haklarını güvenceye aldığı için en iyi yönetme biçimidir. Umarım en kısa zamanda sporumuzda adil temsil hakkının olduğu, yelkenin tüm katılımcılarını içine alan bir genel kurul yapısıyla adil, açık, baskıcı ve tehtidkar olmayan bir seçim sistemine kavuşuruz. Sporla politikayı hiçbir zaman bağdaştıramıyorum. Gelişmiş ülkelere göre çok geri olan yelken sporumuzun bölünerek değil, birleşerek gelişebileceğine inanıyorum. Umarım bu seçimden sonra taraflar bunun yollarını bulmak için uğraş gösterirler.
Marmara Yelken Kulübü’nde bu yıl Mass Yat Yarışları’nın ikincisini düzenledik. Sezonun son yat yarışlarından olan iki günlük kupanın bir ayağı Boğaz’da, diğeri ise Caddebostan-Adalar arasındaki coğrafi rotada yapıldı. Rotaları belirlerken amacımız yarışçılık ailesinin yeni üyelerinin de tat alabilmesini sağlamaktı. Bu amacımızda bir miktar başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Katılım bu tip ekiplerde artarken, daha iddialı ekiplerin sayısı azaldı. Rüzgâr eksikliğinin de zorladığı yarışlar katılımı çok yüksek bir ödül törenle sona erdi. Ufak tefek aksaklıklar olsa da geçen yıla göre kulüpçe daha deneyimliydik. Sponsorumuzun da desteğiyle gelecek sezon yarışımızı geliştirmek katılımı daha da yükseklere çekmek istiyoruz. Siz yat yarışçıları ailesinden ise ricamız, bizlere deneyim ve kıymetli fikirlerinizle destek olmanız.
Adil ve kolayına rüzgârlar dilerim. MBY