Sanayi devrimiyle terk edilen yelkenli gemilerle yük taşımacılığı küllerinden doğdu. Dünyanın dört bir yanında özel firmalar, yelkenli teknelerle çevreye duyarlı çiftçi ve şirketlerin ürünlerini taşıyor. Sera gazı emisyonu sıfır olan bu taşıma biçimi giderek yaygınlık kazanıyor.
Yazı: Mustafa Alkan
İstanbul Ambarlı Limanı’na uğrayan bir konteynır gemisine ilk kez çıktığımda, kendimi devler diyarına düşen Gulliver gibi hissetmiştim. Geminin ana güvertesine merdivenlerden yürüyerek çıkmamız 10 dakika sürmüştü. Ardından bir asansöre binmiş ve beş kat yukarıdaki kaptan köşküne çıkmıştık. Gemi 5 bin TEU, yani kabaca 2,500 tır yükünü tek seferde taşıyabiliyordu. Limanın dev vinçleri konteynırları birer lego parçası gibi rahatça boşaltıyordu. Geminin tüm yükünün boşaltılması yarım gün bile almamıştı.
Benim başımı döndüren o gemi aslında dünya denizlerinde konteynır taşıyan artık sıradan büyüklükte bir gemiydi. Artık konteynır gemileri 10-13 bin TEU, yani 5 bin-6 bin 500 tır yükünü tek seferde taşıyor. Daha büyükleri de var: Bu yıl suya indirilen MSC Oscar gemisi 19 bin 224 TEU kapasiteli örneğin.
Dünyada okyanus ötesi ticaret sürekli artıyor ve bu büyük hacimli ticaret daha büyük gemileri gerektiriyor. Dünya Ticaret Örgütü’ne göre dünya mal ticaret hacmi 18,5 trilyon dolara ulaştı ve bu rakam 2020’ye ulaşmadan 20 trilyon doları geçecek. Bu mal ticaretinin yüzde 90’ı denizyoluyla taşınıyor. Dünya denizlerinde 90 binden fazla ticari yük gemisi var ama bunlar da yetmiyor. Daha büyük gemiler ve bunların yanaşabileceği daha büyük limanlar inşa ediliyor. Ama bunun doğaya bir bedeli var. Büyük bölümü fosil yakıt kullanan gemiler havaya sera gazı saldığı gibi, balast sularıyla denizleri kirletiyor. Liman inşaatları kıyılarda doğal yaşamı yok ediyor. Dünya Denizcilik Örgütü’nün yayınladığı bir rapora göre denizyolu taşımacılığı tek başına atmosfere salınan karbondioksitin yüzde 3’ünden sorumlu.
Bilim insanları denizyolu taşımacılığının doğaya zararını azaltmak için güneş enerjili veya elektrik pilli ticari gemiler geliştirmek için çaba harcıyor. Almanya’nın Hamburg Üniversitesi’nden bilim insanları, uydu kontrollü, tam otomatik, ‘insansız’ gemiler üzerinde çalıştığını duyurdu örneğin. Böylece insani hatalardan arındırılmış yük taşımacılığı yapılabilecek. Ama yük taşımacılığı için ileri bir teknolojinin geliştirilmesine gerek olmayabilir. Dünyanın yükünün hiç değilse bir bölümünün 150-200 yıl önce olduğu gibi yelkenli gemilerle yüzde 100 doğal enerjiyle taşınabileceğini gösteren örneklerin sayısı gitgide artıyor. Sanayi devrimiyle terk edilen yelkenli gemilerle yük taşımacılığı küllerinden doğdu. Dünyanın dört bir yanında özel firmalar yelkenli teknelerle çevreye duyarlı şirketlerin ürünlerini taşıyor. Sera gazı emisyonu sıfır olan bu taşıma biçimi giderek yaygınlaşıyor. Büyük Okyanus’un sonsuz maviliğinde bile başlatılan yelkenliyle kargo seferleri, 21’inci yüzyılın sorunlarına romantik bir çözüm sunuyor.
Keşifler çağı gemiciliği
Yeni nesil yelkenli yük gemileri arasında en büyüğü ve en uzun mesafe kat eden kuşkusuz Tres Hombres. Andreas, Jorne ve Arjen adlarındaki (soyadlarını açıklamıyorlar) üç Hollandalı genç girişimci tarafından kurulan Fairtransport şirketine ait 32 metrelik iki direkli yelkenli gemi Atlas Okyanusu’nun iki yakası arasında yedi yıldır taşıma yapıyor. Fairtransport geçen yıl filosuna yeni bir yelkenli daha kattı: Nordiya. 140 yıllık bir gemi olan Nordiya uzun süren restorasyon çalışmasının ardından denizlere geri döndü. Her iki geminin de 35 ton kargo kapasitesi bulunuyor. Şirketin gemileri Hollanda ile Kolombiya arasında 5 bin milden fazla mesafe kat ediyor, Fransa, Portekiz, Grenada ve Dominik Cumhuriyeti limanlarına uğruyor. Genelde Güney Amerika’dan Avrupa’ya rom, kahve ve kakao taşıyor. Dönüşte Avrupa’dan ise şarap ve zeytinyağı alıyor. Hollandalı girişimcilerin ‘Tres Hombres’ adında bir çikolata markası da var. Elbette bu seyahat acil kargo için uygun değil. Çünkü tek yönde seyahat en az 80 günde tamamlanabiliyor. Kısacası Fairtransport yük taşımacılığını 17 ve 18’inci yüzyıla, yani ‘fabrika ayarlarına’ geri döndürüyor.
Yazının devamı Kasım 2016 sayımızda..