Tersanenin 10 yıldan beri ürettiği ilk ufak flybridge, akıllı tasarım unsurlarıyla şimdiden pazarda heyecan yarattı. Sunseeker Manhattan 52, bakalım denizde nasıl bir performans gösterecek.
Genelde bir tekne tersaneden fuara yetiştirilmeye çalışılırken test etmek gibi bir huyumuz olmasa da, Manhattan 52 için bir istisna yapmaya hazırdık. 10 yıldan uzun süredir üretilen en güzel Sunseeker flybridge’den bahsediyoruz ve satışla ilgili bilgiler doğruysa, tersane daha şimdiden taleplere yetişmeye çalışıyormuş. Tekne rakiplerinin de güçlü olduğu bir dönemde piyasaya giriyor. Sealine akıllı, hacimli F530’la pazara döndü, Princess’in 50ft’lik iki modeli var ve ocak ayında yepyeni Fairline Squadron 53 de bu yarışa katılacak. Bütün bunlara ek olarak Absolute ve Cranchi yeni 50ft flybridge’ler sunuyorlar ve Ferretti, Azimut ve Prestige’in ürünleri de kalite açısından geri kalmıyorlar. 50ft flybridge arayanlar için bundan daha fazla seçeneğin sunulduğu başka bir dönem olmamıştı.
Sabah 9’da Sunseeker’ın West Quay Road’daki tersanesinde dikilmiş, hangarın arkasında kayışlara alınmış 52’yi izliyoruz. Dış döşemeleri eksik, radar direği ise flybridge masasının üzerine yatırılmış olsa da, uzun zamandır beklediğimiz yeni Sunseeker nihayet karşımızda. Suyun dışında, üst yapısındaki sayılamayacak kadar çok camıyla kocaman, yüksek ve tehditkar görünüyor. İki minik fiberglas parça haricinde kesintisiz uzanan salon pencerelerinin tasarımında Absolute’un etkilerini görmek mümkün. Altında ise kıvrık bir kurdelayı andıran cam paneller gövde boyunca uzanarak vasattaki master kamarayla baştaki VIP kamarayı birbirine bağlıyor. Tekne suya atılıyor ve personel hızla koruyucu kaplamayı sökmeye, dış döşemeleri koymaya, radar direğini bağlamaya koyuluyor; paketten yeni çıkmış dedikleri bu olsa gerek! İşler tamamlandıkça detaylar daha da belirginleşiyor; başüstündeki tik masa, açıldığında yüzme platformunun üzerinde düzgün bir duş başlığına dönüşen kıç aynadaki katlanır panel ve gene açıldığında bir BBQ ızgarası ve çift kişilik oturma grubuna dönüşen iki panel daha… Buraya beach club diyorlar; biraz abartılı olsa da çoğu rakibinden çok daha fazlasını sunuyor ve düzgün duş başlığı elinizde bir hortum tutarak dikilmekten daha keyifli bir deneyim sunuyor.
Havuzlukta zemine sabitlenmiş iki tabure döndürülerek masaya ya da barın altındaki boşluğa giren, mutfak tezgahında kurulu bara dönük hale getirilebiliyor. 52’yi tarif etmek için tatminkar sıfatını kullanabiliriz; teknenin büyük, sağlam ve azametli bir duruşu var.
Performans
Hazırız. Bayrağımız dalgalanıyor, makineler çalıştırılıyor ve Poole’un iki açılır köprüsünden geçerek şova doğru yola çıkmaya hazırız. 52, IPS950 ile donatılabiliyor ancak bu tekne V-drive şanzımanlı, şaftlı bir çift 725hp Volvo Penta D11’le donatılmış. Bugünlerde bu donanıma sahip bir 50ft flybrige’e rastlamak zor; su hattından egzozun mırıltısı geliyor, düşük süratli manevralarda gaz kolu tok bir şekilde ileri-geri pozisyonuna oturan bir tekneyi kullanmak nostaljik bir his veriyor. Bu güzel bir duygu, hem de çok güzel.
Poole Limanı’ndan kurtulup kurşun grisi gökyüzünün altında, sakin denizde North Head şamandırasına doğru ilerliyoruz. Tam yol verdiğimizde kısa bir süre içinde 32 knot azami sürat yakalıyoruz. Teknenin seyri sorunsuz ve kolay, dümen hafif ve hassas, ayrıca dikkat çekici derecede sessiz. Tekne dönüşlere rahatlıkla yatarken, suyla olan teması bir an bile kesilmiyor. Şaft tahrikli iyi bir teknede olması gerektiği gibi emniyetli ve güvenilir hissettiriyor.
Yazının devamı Aralık 2016 sayımızda..