Zümrüt gözlü Sardinya

Zümrüt gözlü Sardinya

Akdeniz’in ikinci büyük adası olan Sardinya, zümrüt rengi denizi, tertemiz bembeyaz pırıl pırıl plajlarıyla, Sicilya’da geçirdiğimiz hırçın gece ve günlerden sonra bizi huzurla sardı.

YAZI VE FOTOĞRAFLAR: Özlem Ulubay Şahin (Instagram: @baskaturluyasamak- Youtube:youtube.com/baskaturluyasamak Facebook: @baskaturluyasamak)

Akdeniz’in Sicilya’dan sonraki ikinci büyük adası Sardinya’dayız bu ayki yazımızda. Fenikelilerin, Kartacalıların, Romalıların, Arapların, Bizanslıların, İspanyolların ilgisine mazhar olmuş adada gizemli, kırlara yayılmış tarih öncesi “Nuraghe” kaleleri-köyleri, mezarları da ilgi çekici, fakat bizim bunların hepsini görmeye maalesef vaktimiz olmadı.

Biraz hızlı geçmek zorunda kaldığımız Sardinya’da aklımız kaldı. Sardinya Adası zümrüt rengi denizi, tertemiz bembeyaz pırıl pırıl plajlarıyla, Sicilya’da geçirdiğimiz hırçın gece ve günlerden sonra bizi huzurla sardı. Zümrüt rengi gözlerini belirginleştiren ak saçlarıyla, doğal ama elegant güzeller güzeli bir kadınla tanışmış gibi, önünde eğilip şapka çıkarmak isteyeceğiniz bir ada Sardinya.

3 Ağustos sabahı saat 05.00’te alarmla uyandık Sicilya’nın hemen batısındaki Isola di Marettimo Cala Conca’da. Hava hâlâ karanlık, yatmadan önce karar verdiğimiz hareket saatini, nazlı güneş yüzünden biraz öteledik. Yunanistan’ın Elofonisos Adası’ndan bugüne neredeyse sürekli birlikte hareket ettiğimiz Serene 2020 tayfasıyla, onların Avrupa’da kışlama isteği nedeniyle, bugünden itibaren dümenleri başka bir rotaya kırıyoruz.

Yunanistan’da bize Avare teknesi de katılmıştı. Şimdi biz iki tekne yeni bir adaya dümen tutacağız, önümüzde 150 mile yakın bir seyir var. İstikamet Sardinya Adası.

Heyecanlıyız bu seyir için, çünkü dünya turu maceramızın en uzun seyri bu, tabii ki şimdilik. Daha önümüzde aşacağımız koca Akdeniz ve o uçsuz bucaksız Atlas Okyanusu var. Saat 05.30’a doğru “vira bismillah” dedik Sardinya için. Sarp kayalıklardan esen civarnaların kanadına takılıp 7,5 knot’lara varan hızlarla saat 10.00’a kadar güzel yol aldık, kahvaltımızı yaptık. Asimetrik balonumuzla seyir yapmaya çalıştık ama yordu.

Önce sancaktan dar apaz gelen rüzgâr, apaza döndü, hızı düştü. Balonumuz küçük olmasına rağmen yine de iş yaptı, maşallah. Kanarya Adaları’nda değiştirsek mi acaba daha büyüğüyle?

Asimetrik balonu kapatıp sadece cenovayla seyre devam ederken, o da vurmaya başladı. Ben uyurken Öz (Özkan) motor seyrine geçmiş. Henüz seyrin çeyreğinde üç deniz taşıtıyla karşılaştık bile. Sabah erken saatlerde bir motoryat, Tunus’a giden bir Türk tankeri ve bir cruise gemisi. “Motor seyriyle yol alıyorsak ve deniz de sakinse, hadi biraz tamir tadilat vakti” deyip sıvadık kolları.

Öz, servis botumuzun altında tamir etmesi gereken yeri silikonladı. Bense daha domestik bir işe el attım ve koltuk kılıflarımızın sökülen kısımlarını dikip, artık aşınıp yırtılan kısımlarına da yama yaptım. Bu havlu kılıflar pek dayanacak gibi değil. Neden bunları Türkiye’deyken değiştirmedik ki?

Ve böylece Akdeniz’in mavi sularında güneşi batırdık. 1-2 saatlik kısa uykularla idare ettik tüm gün. Gece bir sürü yıldız kaydı, büyülü anlardı. Gece seyri tecrübem pek yoktu ama bu seyir bana gece seyrini sevdirdi. Artık bir milat, yanımda hayaletlerim, el ele tutunmuşuz anılara, içsel sorgulara yol alıyoruz.

Samanyolu galaksisi dört bir yanımızı sardı, sonsuzluğun içinde kaybolmamıza izin verdi bir süreliğine başka bir evrende, başka bir boyutta… Kulağımda bir melodi, Evgeny Grinko çalışıyor, onlar eşlik ediyor ya da tam tersi. Yıldızlar dönüyor, dünya kayıyor uzandığım yerden, bir sürü sorguyu, soruyu beraberinde getiriyor. Yıldızlar o kadar yakın ki, neresi deniz, neresi gök, belli değil.Ay vardı gökyüzünde, kızara kızara batmış ama ben uyuyordum göremedim vedasını…

Sabah gün doğumuyla olta cırladı, bir heyecanla baktık ama hiçbir şey yoktu. Saat 07.20 ve önümüzde 30 deniz mili var, Avare ile tıngır mıngır, tek motor sürekli iskele-sancak değiştire değiştire ilerliyoruz. Rüzgâr geceden bu yana hiç yok. Sardunya Adası’na yaklaştıkça akıntı aleyhimize, parakete 4,5 gösteriyor ama chartplotter hızımız 4,1 knot.

Öğle saatlerinde saat 14.00’e doğru demirimiz attık Villasimius Marina’nın önüne. Yaklaşık 33 saat sürdü 150 mil. Biraz fazla ağır gelmişiz galiba. Öyle bir yere geldik ki deniz pırıl pırıl, 5-6 metrede demirdeyiz, dip kum. Yorgunluğumuza değecek bir manzara, derin bir nefes alıp seyre durduk denizi…

VILLASIMIUS- SPIAGGIA DI CAMPULONGU (39° 7.62’ K, 9° 30.30 D’)

Üç gün alargada kaldık bu koyda. Çok sevdik burayı, biz buradayken solugan da çok olmadı. Demir attığımız günün ertesinde Villasimius Marina’nın içindeki küçük markete gittik ve gözlerimiz yuvalarından fırladı. Domatesin kilosu 7.50 Euro’ydu.

Sevgili Einstein olarak tanıdığımız Nilgün ve eşiyle bu koyda buluştuk ve üç tekne komşuculuk oynayıp günleri geçirdik. Market ihtiyacımız vardı, buraları daha önce gezmiş olan sevgili Nilgün ve eşi yakınlarda büyük, uygun fiyatlı bir market olduğunu söyleyince yola koyulduk günün erken bir saati. Kısa mesafe dediler, yarısı elimiz dolu, toplam 10.1 km yol yürüdük.

ISOLA DI TUAREDDA/ DOĞU KOYU (38° 53.55’K,8°49.08’D)

38 deniz millik bir seyirle geldik koya. Güzelce demirimiz attık. İki tekneyiz. Küçük Tuaredda Adası ile ana ada arasında haritada çok net belirtilmiş sığlıklar var. Çok güzel bir koy, Akdeniz’in o güzel rengine ve beyaz bir kumsala sahip. Akşamüzeri o beyaz kumsallara pikniğe gittik.

İki teknenin mürettebatı, elimizde küçük pikniğimizin malzemeleri, serildik kumsala, bir yandan içkilerimizi yudumlarken bir yandan da neşeli neşeli sohbetimizi ettik gelecek günlerin getireceği maceradan habersiz.

Burada kaldığımız ikinci gecenin akşamı, olaylı geçti. Dostları akşam yemeğine çağırdım, amacım güzel bir deniz ürünlü İtalyan risottosu yapabilmekti. Yemek hazırlıklarıyla uğraşırken, misafirlerimiz geldi. Bu arada yeni gelen bir teknenin hemen yanımıza demir attığını gördük.

Öz, beş metre daha zincir salarsa her ikimiz içinde daha rahat olacağını anlatmaya çalıştı ama maalesef İngilizce bilmeyen İspanyol kaptanla anlaşamadı ve kendisinden rahatsız olduğumuzu düşünen kaptan zinciri topladı, gece karanlığında hiçbir şamandıra işareti olmayan sığlığa gitti ve oturdu. Tabi yüreğimiz el vermedi, ben bizim teknede, diğerleri Gülnur- Pamir Payzanoğlu ve Öz tekneye yardıma gitti. Uzun uğraşlar sonrası Google Translate yardımıyla da tekne sevinç çığlıkları eşliğinde kurtarıldı.

KURTARMA OPERASYONU

Bizimkiler teknenin demirini botla daha ileriye, daha derine taşıdılar ve tekne sahibi ırgatla zinciri yavaş yavaş toplarken Öz ve Avare tayfası da botla tekneyi yavaş yavaş itti böylece teknenin burnu daha derine çevrildi. Yavaş yavaş, itiş gücü, bordadan bindiren 15 knot rüzgâr ve ırgat gücüyle tekne kurtuldu.

Bu olayın ardından yapılması gerekenleri konuştuk Öz ile. Kendimizce “böyle bir olay olursa”nın yol haritasını çıkardık. İlk işi “teknenin sintinesine bakıp, su yapıp yapmadığını kontrol etmek” olarak belirledik. Sintine hemen o an su yapmayabilir, aralıklı kontrol etmek lazım.

Tuaredda Adası bize çok iyi geldi. Sicilya’daki soluganlı demir yerlerinden sonra sanki burada haftalarca kalabilirmişiz hissi ve huzuru verdi bize.

SAN PIETRO ADASI SPIAGGIA GUIDI KOYU/DOĞU TARAFI (39° 6.03’K, 8° 18.25’D)

Kahvaltı sonrası bu huzurlu demir yerinden ayrılma vakti geldi. Bugün sürprizlerle dolu bir seyir günü oldu bizim için. İlk olarak, 2-3 seferdir aynı koyda kaldığımız ve gördüğümüz bir tekne bu seyirde de dikkatimizi çekti. Sardinya Adası’nın lokal birası olan Ichnusa birasının reklamıyla giydirilmiş olan çok güzel bir klasik kız. Yelkenlerini de açmış o kadar güzel süzülüyordu ki.

Öz’le dayanamayıp “Haydi anons edelim ve bira var mı? diye takılalım” dedik. Cevap geldi “Var!”. Bizi geçmişlerdi. Biz de motor yelken zorla onlara yanaştık ve unutulmayacak bir an daha yaşadık. O tekneden bizim tekneye iki adet bira geldi.

Bir saat sonra Öz AIS’i incelerken arkamızda Let’s Go teknesinin olduğunu söyledi. Finike Setur Marina’dan tanıdığımız Danielle ve eşi Al. Haftalar önce yola çıkacaklarını biliyordum ama bu kadar hızlı buralara geleceklerini tahmin etmiyordum. Evet onlardı. Uzaktan el sallaşıp, bir gün bir yerlerde görüşmek üzere diyerek yola devam ettik. Aslında Balear Adaları’nda buluşup karşılıklı sangria içmeyi planlamıştık ama olmadı. Her yola çıkışta kısmet dememizin nedeni bu aslında, sen ne kadar istersen iste, kısmette yoksa olmuyor.

San Pietro Adası bizim için yeni bir karar yeri oldu. Çünkü Sardinya Adası’nın kuzey doğu kıyılarını ve yine kuzeyde Fransa’ya ait Korsika Adası’nı görmeyi çok istiyoruz. Ama ağustos ayına geldik ve daha önümüzde İspanya ve Fas var. Biz en geç ekim ayında Cebelitarık’tan çıkmak istiyoruz. O yüzden bu kısmı “bir sonraki sefere” bırakıp yola devam etme kararı alıyoruz. Bana kalsa Akdeniz’i birkaç yılda geçemeyiz biz. İyi ki Öz benden daha telaşlı da arada hatırlatıyor önümüzdeki rotayı.

CARLOFORTE (39° 8.38’K, 8° 18.72’ D)

Carloforte’de ufak tersanelere ait iskelelerden birinde yer ayarladık, geceliği 50 Euro’ya. Elektrik, su dahil… İki gece kalıp, hem tekneyi temizleyip hem de su aldık. Bu şirin kasabada bizi en çok etkileyen, küçük bir kasabadan beklemeyeceğiniz kadar çeşitli ve lezzetli, birbirinden şık deniz ürünlerinin servis edildiği, yaratıcı menülerin sunulduğu restoranlar oldu.

Zaten bu ada İtalya’daki en büyük ton balığı festivalinin yapıldığı, her bir köşesine sinmiş denizcilik kültürünün hâlâ devam ettiği bir ada. Biz oradayken ton balığı festivali yoktu ama çoluk çocuk herkesin eğlendiği başka bir festivale denk geldik.

Öğleden sonra, ertesi gün yola çıkmak için San Pietro Adası’nda, Carloforte’ye gelmeden önce kaldığımız koyun hemen yanında demirledik. Avare teknesinde börekli kekli bir akşamüstü buluşmasından sonra erkenden teknemize dönüp, yeni bir ülkeye merhaba demek için rota tutacağımız yaklaşık 200 milin heyecanıyla uykuya daldık. Yolumuz uzun…

DAHA AZ ATIK MÜMKÜN – PRATİK ÇÖZÜMLER

1. Böyle uzun seyahatlerde market alışverişlerini, daha ucuz ve çeşitli ürüne ulaşmak için büyük marketlerden yapmaya çalışıyoruz. Bu marketler de genelde şehir dışında oluyor. Eşya taşırken kolaylık olması adına pazar arabası ya da bazı markaların katlanır çekçekli arabalarından teknenizde bulunması çok faydalı. Böylece aile bütçenizde israftan kaçınıyorsunuz. Ayrıca taşıma derdinden dolayı da gerçekten ihtiyacınız olanı alma eğiliminde oluyorsunuz.

2. Alışverişte aldığınız kimi ürünler yanlış çıkabiliyor. Mesela sade yoğurt diye aldığınız paketten şekerli yoğurt çıkma ihtimali yüksek, hepimizin başına geldi. Onu meyveli yoğurt yaparak değerlendirebilirsiniz. Kısacası yanlış aldığınız ürünü değerlendirmek için yaratıcılığınızı kullanın ve internetten fikir alın.

Dergimizi Turkcell Dergilik ve Magzter uygulamasını IOS ve Android tabanlı tablet ve telefonlarınızdan indirerek okuyabilirsiniz.